Ağaç Toprağa Küskün Olur mu?

17 Görüntüleme
6 Dak. Okuma

Ağaç toprağa küskün olur mu? Belki de bu sorunun cevabı, insanın insana küskünlüğünde saklıdır. Çünkü ağaç, köklerini toprağa salmadan yaşayamaz; tıpkı insanın, kendi geçmişine ve aidiyetine tutunmadan var olamayacağı gibi. Küskünlük, bir ayrılık duygusudur; ama ayrıldığımız şeye en çok ihtiyaç duyduğumuzda ortaya çıkar.

Köklerin Sessizliği

Kökler, toprağın derinliklerinde görünmez bir hayat sürer. İnsan gözünün görmediği yerde, sabırla suyu arar, taşlara çarpar, bazen incinir ama yine de yoluna devam eder. Küskünlük burada başlar: görünmeyen emeğin unutulması. İnsan da böyledir; görünmeyen çabaları, sessiz fedakârlıkları fark edilmediğinde içten içe küser.

Gövdenin Gururu

Ağaç gövdesi dimdik durur, rüzgâra meydan okur. İnsanların gözünde hep o görünür: sağlamlık, dirayet, göğe yükseliş. Oysa gövdeyi ayakta tutan köklerdir. İnsan da çoğu zaman başarılarıyla övünür, ama onu ayakta tutan geçmişin sessiz ellerini unutur. Küskünlük işte burada derinleşir: “Beni taşıyanı neden görmezden geldim?” sorusu.

Yaprakların Özlemi

Yapraklar göğe açılır, güneşi kucaklar. Ama her akşam toprağın kokusunu özler. Çünkü bilir ki, toprağın beslediği damarlar olmasa güneşin ışığına ulaşamaz. İnsan da hayallerine koşarken, özünde hep bir dönüş arzusu taşır: çocukluğun sokağına, annesinin sesine, dostunun tebessümüne. Küskünlük aslında bu özlemin başka bir adıdır.

Toprak Ağaçsız Olmaz, Ağaç da Topraksız Yeşermez

Toprak ağaçsız olmaz, ağaç da topraksız yeşermez. Bu cümle, yalnızca doğanın kanununu değil, insanın insana olan ihtiyacını da anlatır. Çünkü toprak, ağacın beşiği; ağaç ise toprağın nefesi, göğe yükselen duasıdır. Birbirinden ayrı düşünülemezler. Ayrıldıklarında ikisi de eksilir, ikisi de yetim kalır.

Toprak ve Ağaç Arasındaki Bağ

Toprak, sessiz bir ana gibidir. İçinde nice sırlar saklar: suyu, minerali, hayatı. Ağaç ise bu sırları kökleriyle çözer, gövdesine taşır, yapraklarına dağıtır. Toprak ağaçsız olursa, kendi bereketini gösteremez; boş bir kabuk gibi kalır. Ağaç ise topraksız olursa, göğe uzansa da köksüz bir hayal olur, ilk rüzgârda devrilir.

İnsanî Yansıma

İnsan ilişkilerinde de böyledir. Bir dost, bir aile, bir toplum… Biri olmadan diğeri eksik kalır. İnsan, kendi köklerinden koparsa, başarıları ne kadar büyük görünse de içten içe boşluk hisseder. Tıpkı toprağını kaybeden bir ağacın kuruması gibi. Ve insan, sevdiklerinden uzak kalırsa, tıpkı ağaçsız kalan toprağın çoraklaşması gibi, ruhu verimsizleşir.

Küskünlük ve Barış

Küskünlük, bu bağın zayıflamasıdır. Ağaç bazen toprağa küser gibi görünür; köklerini derine salar, dallarını göğe savurur. Toprak da bazen ağaçsız kalır, sessizleşir. Ama bu küskünlük kalıcı değildir. Çünkü ikisi de birbirine yazgılıdır. İnsan da sevdiklerine küser, darılır; ama özünde bilir ki onsuz yaşayamaz. Barış, bu yazgının hatırlanmasıdır. Toprak, ağacın hem beşiği hem mezarıdır. Onu besler, taşır, düşse bile yeniden kaldırır. Ağaç ise bazen rüzgâra kapılır, bazen göğe öykünür; dallarını yıldızlara uzatırken köklerini unutur. İşte o an, küskünlük başlar: “Beni besleyen toprağı neden görmezden geldim?” diye sorar kendi kendine. İnsan da böyledir. Hayatın telaşında, kendisini büyüten elleri, kendisine yol açan kalpleri unutur. Sonra bir gün, sessiz bir akşamda, içindeki boşlukla yüzleşir.

Hayatın en güzel tarafı, hakikati süsleyerek değil, derinleştirerek anlatmasıdır. Ağaç ile toprak arasındaki ilişki, insan ile vicdan arasındaki ilişkiye benzer. Vicdan, insanın toprağıdır. Onu besler, ayakta tutar. İnsan vicdanına küserse, köksüz bir ağaca döner; dalları ne kadar gür olsa da ilk fırtınada devrilir. Küskünlük bazen bir imtihandır. Ağaç, toprağa küsmez aslında; sadece kökleriyle bağını zayıflatır. İnsan da sevdiklerine küsmez, sadece kalbinin ipini gevşetir. Ama bağ zayıfladığında, hayatın rüzgârı sert eser. O zaman anlarız: Küskünlük, aslında özlemin başka bir adıdır. Ve belki de en insanca olan şudur: Ağaç, toprağa küsmez; çünkü bilir ki onsuz var olamaz. İnsan da küskünlüklerini aşmalı, çünkü onsuz kalacağı şey, kendi köküdür. Kökünü kaybeden, göğe uzansa da boşlukta sallanır.

Cami Avlusu Çınarın Gölgesi… Bir cami avlusunda, yüzyıllık bir çınar göğe yükselmiş. Dalları dualara karışıyor, kökleri taşların altına gizlenmiş. İnsanlar gölgesinde soluklanıyor, çocuklar oyun oynuyor. Çınar, toprağa küskün olabilir mi? Hayır. Çünkü her ezan vakti, köklerinden aldığı suyu dallarına taşırken, aslında toprağa teşekkür ediyor. İnsan da öyle: geçmişine, annesinin duasına, babasının emeğine küskün olamaz. Küskünlük, ancak unutkanlığın maskesidir. Çınar bize hatırlatır: “Kökünü unutma, yoksa gölgen bile kaybolur.”

Hastane Koridoru Saksı Çiçeği… Bir hastane koridorunda, pencere kenarında küçük bir saksı çiçeği… Yaprakları solgun ama hâlâ direniyor. Toprağı az, suyu eksik. Çiçek, toprağa küskün mü? Belki öyle görünür. Ama aslında küskünlük değil, özlem. Daha derin bir toprak, daha geniş bir kök ister. İnsan da hastane koridorlarında beklerken, kendi köklerini özler: sağlığını, sevdiklerinin sesini, evinin sıcaklığını. Küskünlük, özlemin başka bir yüzüdür. Çiçek bize fısıldar: “Beni besleyen toprağı küçümseme, çünkü ben onunla varım.”

Aile Sofrası Ekmek Kırıntısı… Bir aile sofrasında, yere düşmüş bir ekmek kırıntısı. Çocuk onu alıp öper, başına koyar. Çünkü bilir ki ekmek, toprağın ve emeğin hediyesidir. Ekmek kırıntısı toprağa küskün olur mu? Olmaz. Çünkü her kırıntı, bir bütünün hatırasıdır. İnsan da sofrada bazen küser, bazen darılır. Ama sofranın kendisine küskün olamaz. Çünkü sofrada hem geçmişin emeği hem geleceğin umudu vardır. Ekmek kırıntısı bize der ki: “Küskünlük, nimeti unutmaktır. Hatırlarsan, barış gelir.”

Son söz: Ağaç toprağa küskün olmaz; çınar, çiçek, ekmek kırıntısı bize bunu anlatır. Küskünlük, aslında özlemin ve unutkanlığın maskesidir. İnsan, kökünü hatırladığında küskünlük çözülür, barış gelir. Çünkü insanca olan, bağları koparmak değil; bağları yeniden hatırlamaktır. Ağaç toprağa küskün olmaz; olsa da bu küskünlük, barışmaya yazgılıdır. Çünkü insanın insana, ağacın toprağa ihtiyacı hiç bitmez, vesselam.

“Bu haftaki Cennetin Çocukları dizisinin bir sahnesinde söylenen sözden yola çıkarak yazdım.”

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version