Alev Alev Yakıyorlar İnsanlığı

65 Görüntüleme
5 Dak. Okuma

Çocukluğundan beri ne zaman korksa saklanır, kızsa susar, istemediği bir şeyler söylendiğinde kulaklarını tıkar, hoşlanmadığı görüntülere gözlerini sımsıkı kapardı. Zaman akar, sıkıntı biter, eski haline kavuşunca ortalık; kendini azat ederdi kendi gırtlağından.

Aradan çok uzun yıllar geçti, hayat hep aynı; yine birileri can sıkıcı bir şeyler söylüyor, yine hoşuna gitmeyen şeylere şahit oluyor. Hayat aynı aynı olmasına da kendisi çok değişti. Derin bir nefes alıp kaçıyor içine, gözleri açık ama görmüyor, kulakları açık ama duymuyor. Bu, bir üst seviye onun için; saklanma mağarasında.

Aylardır ortalık cayır cayır. Bu kez işler çok değişti. Kilometrelerce uzakta yanan çamların reçinesi başını döndürüyor. Çatlayan kuş yumurtası, kaçamayan yavru kaplumbağa, dalların arasında öylece kavrulan minik kuş, toprağın sıcağında eriyen börtü böcek gözlerinin önünden gitmiyor.

İnsan, âlemin başına gelen en yaman düşman. En tehlikeli muamma, en berbat argüman. Yedi, içti, kemirdi, kazdı, kurcaladı, patlattı. Derinlerden çıkarıp ton ton tutuşturup yaktı. Ayrıştırıp tozdan, topraktan damar damar mermeri, madeni, boru, altını kendi için bilip sırf menfaatine kullandı. El değmemiş karış alan, kurcalanmamış zerre canlı bırakmadı.

Öyle arsızlaştı ki yaşlısına nefes almayı çok görüp dünyadan acılar içinde hırpalayarak gönderdi. Doymadı azaldıkça azalan insana; alternatif türlü sıkıntılı robotlar, makineler üretti. Üreyip çoğalmasın diye hormonlarına dokunup içini dışını fena dağıttı. Ne gönül kaldı sevebilen, ne beyin kaldı akıl edebilen; ne kadın var vefalı, ne adam var sadakatli. Dağıttıkça dağıttı insanı ve varlığındaki cevherleri.

Cinsiyetsiz bir toplum hayali sunuyor insan neslinin üremesini engellemek için. Bireysel yaşamı dayatıyor, kullanmak kolay olduğu için. Öğrenmeyi bitiriyor, zihni devre dışı bırakmak için. Canlı sayısını hızla azaltıyor, ekolojik dengeyi çöktürmek için. Sera gazı, küresel ısınma, iklim değişimi, beyin sisi; 15 yıl önce dilimizde yoktu. Daha kim bilir neler geliyor.

Planlayıp, projelendirip işleme koyuyorlar. Sadece izliyoruz. Çarkların gıcırtıları yaklaşıyor artık. Otu, çimeni emellerine engel görünce çürüttüler; meyveyi, ağacı arzularından uzak kalmamak için söktüler. Denizlere kimyasal, toprağa zehir, ağaca, ormana da alev saldılar. Ağaçların nefeslerini kestiler, nefes aldırmasınlar diye.

Ömür çok kısa; en uzun yaşayan yüz yıl yaşar, en uzun hatırlanan bir iki misli zaman kadar. İnsana, insanlığa faydası olan tarihe kazınır. Çabası insan için olan unutulmaz, saygıyla anılır. Bu garip güruh kaç ömür yaşamayı planlıyor acaba? Teknolojik hedefler için dünyayı perişan ederken, teknolojinin gazabından kaçacak dünya bırakmıyorlar.

Yönetmeye çalıştıkları bu çok menfaatçi ve ben merkezci ziyanlılık, en çok da kendi soyları için kurdukları dünyada kendi soylarına eziyet olacak. Kıyamete yakın iyiler ölecek denince başka anlıyormuşuz biz. Kötülük yapmaktan uzak duran, kötülük programlarına dahil olmayan; menfaati gözüne sokulsa da bencilce dünyayı ve canlıları talan etmeyenler kastediliyormuş.

Dünyanın çivisini çıkaranlar, ar perdesini yırtanlar, insanı canavara dönüştürenler bu korkunç ortamın ve ahir zamanın tüm pisliğini yudum yudum içip buram buram kokuyorlar. Daha hızlı erişim, daha hızlı tüketim, daha hızlı sonları getiriyor. İçinden kendini kaybetmiş, aynada gördüğü simaya aşina olmayan milyonlarla koştura koştura dünyanın sonunu getiriyoruz.

Bugün cayır cayır akciğerlerimizi yakanlar; ne bir engel, ne bir koruma, ne de bir ceza almaksızın hedeflerine kilitlenmiş gidiyorlar. Daha fazla bilinçlenip insanlığın kaçıncı levelindeyiz bulmamız lazım. Aksi halde soluksuz kaldığımız dünyada soluğun hasretiyle kavrulacağız.

Merhamet akılla korunur, yürekte hayat bulur. Aklını devre dışı bırakanın merhameti tehlikededir. Yüreği ipotek altında, sisteme kilitliyse merhametin canlı kalma ihtimali yoktur. İnsan olmanın en baş özelliğidir merhamet; onun olmadığı bir durumda bedeni, şekli ne olursa olsun “insan” ifadesini kullanmak mümkün değildir.

Atalarımızın emaneti zavallı dünyayı, insanlık tarihi boyunca bu kadar hırpalayıp zarar vermiş bir dönem daha görülmemiş. Altını üstünü, denizini, ormanını tel tel kullanıp un ufak dağıttık. Tek kalan köpük köpük ormanlarıydı, onların da küllerini savurduk.

Çocuklarımıza kötü günler bırakıyoruz; kurak, sıcak, karmakarışık, yarım yamalak. Güzel günler görebildiğimiz için sonsuz şükürler olsun; güzel günler bırakmak için güzel ve azimli yüreklerimiz olsun.

Kötülük emek, iyilik erek ister. Tercih meselesidir. İyi olmayı seçer, gereği için ömür verirsin. İyi ve kötüden başkası yok. Bu, arafsız bir çizgi. Ya o taraftasındır ya bu tarafta. Önce yönünü seç, sonra da can gücüyle harekete geç. Yoksa olanı biteni izlerken kaybedersin yavaş yavaş elinde eteğindekini.

Durmak hızla yok olmaktır. Duramayacak kadar hızlı geçiyor zaman ve duramayacak kadar kısa ömürlerimiz.

Zaman, zembereği fırlamış bir saat; ne gücün yeter toplamaya, ne de ilmin tekrar çalıştırmaya…

Zaman, içinden çıkılmaz bir muamma; ne gücün yeter kurcalamaya, ne de idrakin ermek için sırrına…

Zamanın öğüttüklerinden değil, yönetenlerinden olmak dileğiyle…

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version