Aşk, en çok tarifini yapanları sever. Tarifin her seferinde değişmesinden zevk alır çünkü. Sınırsızlığını, sonsuzluğunu, gücünü böyle hisseder.
Aşk…
İnsan kalbinin en derin, en karmaşık duygularından biri. Kimi zaman bir bakışla başlar, kimi zaman bir sessizlikte büyür. Fakat aşkın belki de en yakıcı, en kalıcı hâli, özlemle yaşanır. Çünkü özlem, aşkın görünmeyen yüzüdür; sevmenin, değer vermenin, hatırlamanın sessiz kanıtıdır.
Birini özlemek, aslında onun varlığının bizde bıraktığı izleri hissetmektir. Aşkta özlem, yalnızca bir bedeni değil, bir sesi, bir gülüşü, bir kokuyu aramaktır. Her gün aynı sokaktan geçip onun adımlarını duymayı ummak, aynı şarkıyı dinleyip “belki o da şu an dinliyordur” demektir. Aşkın özlemi, zamandan ve mekândan bağımsız bir bekleyiştir; kalbin, mantığın çok ötesinde bir sabır sınavıdır.
Aşkı özlemekle anlatmak demek, onu sessizlikle ifade etmektir. Çünkü özlemin dili yoktur; bir bakışta, bir iç çekişte, bir mektubun satır aralarında gizlidir. İnsan sevdiğini özlediğinde kelimeler kifayetsiz kalır; her cümle eksik, her nefes yarımdır. Bu yüzden aşk, en saf hâliyle özlemin içinde olgunlaşır.
Belki de aşk, kavuşmak değil; özledikçe daha çok sevmektir. Çünkü her özlem, sevgiyi yeniden hatırlatır; kalbi tazeler, duyguları derinleştirir. Kavuşmalar kısa sürer ama özlem uzundur; bu yüzden aşk, en çok bekleyişte ve hasrette anlam bulur.
Aşkı özlemekle anlatmak, bir yandan acıdır ama diğer yandan güzeldir. Çünkü birini özlüyorsan hâlâ seviyorsundur; hâlâ içinin bir yerinde onun izi vardır. Ve belki de aşkın en gerçek tanımı budur: yokluğunda bile varlığını hissettiren bir özlemdir.
Aşk bazen bir bakışta başlar ama en çok, bir vedada büyür. Gidişin ardından kalan sessizlikte kalp, kelimeleri unutur; yalnızca adını fısıldar rüzgârın ucunda.
Özlemek…
Bir yürek işi, bir sabır sanatıdır. Ne eller dokunur ne gözler görür ama kalp bilir.
Bir yerlerde aynı yıldızın altında, o da seni düşünüyordur belki.
Aşkı özlemekle anlatmak demek, susarak konuşmaktır biraz.
Bir fotoğrafa dalıp zamana yenilmeyen bir gülüşte yaşamaktır.
Bir kokunun, bir şarkının, bir sokak köşesinin seni yaralamasıdır.
Ve bilirsin, aşk kavuşmak değildir çoğu zaman; bir bekleyiştir, adını anmadan anma hâlidir.
Her sabah “belki bugün” diyerek uyanmak,
Her gece “belki yarın” diye uyumaktır.
Aşk, özlemle yanmayı göze almaktır.
Çünkü sevgi, en çok yoklukta olgunlaşır.
Birini özlüyorsan, aslında hâlâ onunla yaşıyorsundur; kalbinin sessiz köşesinde,
Hiç sönmeyen bir ışıkla…

