Bilinçaltı Nasıl Çalışır?

21 Görüntüleme
6 Dak. Okuma

Günlük hayatta düşüncelerimizi, davranışlarımızı ve duygularımızı şekillendiren şeylerden biri de bilinçdışı. Bilinçdışı kavramı ilk olarak Fransız Psikolog Pierre Janet’in histeri ve dissosiyasyon çalışmaları sırasında “bilinçaltı fikirler” sözleriyle ortaya çıkmıştır. Fakat bilinçaltı kavramını genişleten ve psikanalitik yaklaşım ile bağdaştıran asıl kişi, Psikanaliz ekolünün kurucusu Sigmund Freud’dur. Freud, bilinçdışı kavramını psikanalizin temel kavramı haline getirmiştir. Freud, bilinçdışı kavramını bastırılmış arzular, istekler ve düşünceler ile bağdaştırmıştır. Freud’a göre bilinçdışı, zihnimizin derinliklerinde var olan ve bilinçli şekilde erişemediğimiz bir alandır. Bilinçdışı alanda arzularımız, dürtülerimiz ve bize haz ya da acı veren anılarımız saklıdır.

Bilinçdışı yapılan eylemler ile bilinçli yapılan eylemler birbirinden farklıdır. Bilinçli eylemler, zihnin kendi isteğiyle aktif şekilde gerçekleştirdiği davranışlardır. Örneğin, benim bilinçdışı hakkındaki bilgilerimi şu an bu yazıya dökmem gibi. Ya da sizin istemli bir şekilde bu yazıyı okumanız gibi; bu, zihnin farkında olarak gerçekleştirdiği bir eylemdir. Bilinçdışı ile yapılan eylemler ise daha çok dürtüsel ve otomatik şekilde ortaya çıkar. Örnek olarak alışkanlıklarımız; diş fırçalamak, araba kullanırken vites değiştirmek, bisiklete binmek örnek olarak gösterilebilir. Şemalarımız ve değer yargılarımız da bilinçdışı ile şekillenir. Örnek olarak, “Ben çirkin ve kilolu biriyim, değer görmeyi hak etmiyorum.” gibi içsel inançlar, geçmişte bilinçaltında bastırılmış acı verici anılar ile bağlantılıdır. Rüyalarımız da bilinçaltı ile oldukça ilişkilidir. Bilinçaltında var olan ve bizim bastırmış olduğumuz anılar ve duygular, rüyalar ile zihinde tekrardan canlanabilir. Kabuslar da bilinçaltında gizli kalmış, rahatsız edici anıların tekrardan gün yüzüne çıkması ile ilişkilendirilebilir. Bilinçaltı sadece olumsuz duygu ve düşünceleri barındırmaz. Aksine, hatırlanmakta güçlük çekilen ve mutluluk veren anılar da bilinçaltının derinliklerinde saklı kalabilir. Duygusal tepkiler de bilinçdışı ile bağlantılıdır. Bazen küçük bir şey bizi çok öfkelendirir ya da üzer. Bu yoğun tepkinin nedeni çoğu zaman bilinçaltındaki eski bir travmatik deneyimdir.

Bilinçaltı Nasıl Şekillenir?

Çocukluktan itibaren şekillenmeye başlayan bilinçaltı, ailemizden öğrendiklerimiz, yaşam tecrübelerimiz, çevremizden duyduklarımız, değer yargılarımız, inançlarımız ve şemalarımız ile oluşmaya başlar. Bu duruma örnek olarak ergenlik döneminde arkadaşları tarafından zorbalık yaşamış ve dışlanmış olan birey, yetişkinlik döneminde sosyal anksiyete ile baş etmek zorunda kalıp sosyal izolasyonu tercih edebilir. Birey, çocukken yaşadığı bu dışlanmayı bilinç düzeyinde hatırlıyor olmasa bile, bilinçaltında var olan acı, yıllar sonra bile olsa bireyin yaşamsal deneyimlerini etkileyebilme gücüne sahiptir. Bilinçaltı kavramı her ne kadar metafiziksel bir kavram olarak görülse de, insan yaşamında büyük bir öneme sahiptir. Bilinçaltında var olan duygu ve düşünceler, bireyin içsel çatışmaları ile alakalı önemli ipuçları verir. Bu noktada psikanalitik ekol ile çalışan birçok terapist, bilinçdışının önemine vurgu yapmıştır. Psikodinamik ekol ile çalışan terapistler, özellikle bilinçdışı üzerinde durarak danışanlarının çocukluk, hatta bebeklik hatıralarına inmeyi hedefler. Psikodinamik ekolün kurucusu olan Sigmund Freud, yetişkinlikteki psikolojik problemlerin ve içsel çatışmaların 0–14 yaş arasında şekillenen çocukluk travmaları ile ilişkili olduğunu öne sürer. Yani bireyin yetişkinlik çağındaki yaşam tarzının, kişilik örgütlenmelerinin ve hayata karşı olan bakış açısının nasıl oluştuğu, bilinçaltında saklı olan anılar ile ilişkindir. Bu duruma örnek olarak, anne memesinden erken kopan bebek, oral dönemde yeterli ilgi ve besini alamadığı için bu dönemde takılı kalır. Oral fiksasyon yaşayan bireyin, yetişkinlikte sigara içme, tırnak yeme, kalem kemirme, aşırı yemek yeme ya da sürekli atıştırma gibi davranışlar sergilemesi Freud’a göre oldukça muhtemeldir.

Bilinçaltını Nasıl Etkileyebiliriz?

Farkındalık Geliştirmek: Bilinçaltından gelen olumsuz otomatik düşüncelerin ve bilişsel çarpıtmaların farkına varabilmek ve bunların sadece zihnin ürettiği birer olumsuz düşünceden ibaret olduğunu sık şekilde kendine hatırlatabilme gücü, farkındalık geliştirmeyi sağlar. Örneğin, geçmişteki olumsuz yaşam tecrübeleri ile birlikte şekillenen ve bilinçaltında bastırılan, “Ben bana verilen bu işi yapamam çünkü geçmişte birçok başarısızlık yaşadım.” düşüncesi, başarısızlık kaygısı ile beraber gelen otomatik düşüncelerin bilinçaltından sızıp zihne geri gelmesiyle oluşur. Bu noktada bireyin otomatik düşünceler ile ilgili farkındalığı artış gösterirse, zihinde var olan olumsuz ve kaygı veren düşüncelerin sadece birer düşünce olduğu ve gerçeği yansıtmadığı inancı gelişir.

  1. Pozitif Tekrar: Günlük hayatta sesli şekilde söylenilen olumlu cümlelerin sık tekrarı ile bilinç bu cümleleri zamanla bir inanç haline getirmeye başlar. İnançlar tekrar edilmeye devam edildikçe bilinçaltına da ulaşmaya başlar. Örnek olarak, “Her gün biraz daha gelişiyorum.” ya da “Her gün yeni şeyler öğrenmeye devam ediyorum.” gibi olumlu izlenim oluşturan cümleler bilinçaltına işlenebilir. Bu noktada en önemli şey, sık sık bu cümleleri sesli şekilde tekrar etmektir.
  2. Görselleştirme: Bireyin kendisini gelecekte görmek istediği şekilde zihninde hayal etmeye çalışmasıdır. Görselleştirme çalışması ile bilinç ve bilinçaltı, bireyin gelecekte ulaşmak istediği noktaya ulaşabileceği inancına sahip olmaya başlar. Düzenli olarak yapılan 5 dakikalık görselleştirme pratikleri, bireyin özgüvenini güçlendirir.
  3. Küçük Alışkanlıklar: Bilinçaltı tekrar yoluyla şekillenir ve kodlanabilir. Günlük olarak tekrar ettiğimiz yararlı alışkanlıkları sadece 5 dakika ile sınırlı tutsak bile, bilinçaltı sık tekrar hali ile düzenli olarak tekrar edilen yararlı alışkanlığa göre şekillenmeye başlayacaktır. Örneğin, günde 5 sayfa da olsa kitap okumak, sık tekrar edilmeye başlandığında bilinçaltında bir alışkanlığa dönüşebilir.
  4. Bedeni Kullanmak: Nefes egzersizleri, meditasyon teknikleri, gevşeme çalışmaları, günlük yürüyüşler zihni doğrudan etkiler. Çünkü bilinçaltı, bedensel sinyalleri bir ruh hali olarak algılar.

Bilinçaltı gizemli ama ulaşılmaz değildir. Küçük farkındalıklar, olumlu tekrarlar ve düzenli alışkanlıklarla bu güçlü mekanizmayı lehimize çevirebiliriz.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Psikolog
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version