Çocukluğumuzun en güzel zamanlarında mutlaka vardır burnumuza gelen mis gibi bir koku. Varoluşumuzun mecburiyetinde yaşarız yemeğin ne kadar önemli olduğunu. Kimileri hayatlarını yemek çeşitlerine, yemek vakitlerine göre düzenlerken, kimileri de öylesine sevmez ki yemekte geçirilen vakti ve yemeği. Ama gözlemlediğim bir şey de var ki, yemekle arası iyi olmayan bir kişinin bile mutlaka favori yemeği, menüsü veya onu kalbinden vuran bir restoranı vardır.
Dünya üzerinde yaşayan binlerce kişi açlıkla mücadele ederken, en güzel mutfaklarda pişen yemeklerin de yarısı israf edilir. Peki, sizce nasıl engellenebilir bu gidişat? Eskilerimizin minik bir pirinç tanesinin bile atılmamasını söylediler. Peki, işin sırrı sizce nerede? İnsanların yeni yeni bilinçlenip hayata karşı daha farklı bakış açıları kazandıkları Feng-shui gibi felsefeler, atılan o pirinç tanesinin evdeki bolluk ve bereketi nasıl götürdüğünü söylüyor. Bu yüzden kazandığımız bu bilinçle sanırım daha dikkatli olmalıyız israfa karşı. Ayrıca, “Komşusu açken tok yatan bizden değildir.” (Hakim, Müstedrek, 4/183, h. no: 7307) diyen Peygamberimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.)’yı nasıl dinlemeyiz?
Dünya değişiyor, farklılaşıyor, belki günü gelecek bir lokma ekmeğe muhtaç olacağımız bu günleri “Ah, biz neler yapmışız.” diyerek hatırlayacağımız günler gelecek, bilemeyiz. Ama şu an elimizdeyken buna dur dememiz, küçük bir lokmayı bile çöpe atmamamız gerekir. Onları biriktirerek hayvanlara verdiğinizde göreceksiniz gönlünüzün nasıl rahatladığını.
Konumuza dönersek yemek yemenin öneminden, güzelliğinden bahsediyorduk. Düşünsenize, öyle eski bir kültür tarihimiz var ki, buna yemek kültürümüz de dahil tabii. Osmanlı mutfağı, dünyadaki en köklü mutfaklardan biri mesela. Şu an unutulmaya yüz tutan yemekleri tekrardan gündeme getiren kıymetli şeflerimiz, bu yemekleri araştırıp derleyen, insanlara tanıtan kişiler, araştırmacılar, dergiler ve platformlar var. Gözünüzü kapattığınızda şu an saray mutfağında olduğunuzu düşünsenize, burnunuza türlü kokular geliyor. Bir yandan çeşitli tezgâhlar ve tüm aşçıların önünde birbirinden farklı yemekler, çorbalar, pilavlar, tatlılar hazırlanıyor. O sofrada oturup o leziz yemeklerden tatmak istemez miydiniz?
Hangi devirde olursa olsun, yemek bizi kalbimize götüren yol olarak adlandırılmış olabilir. İçinde farklı güzel anılarımızı barındıran, yemek etrafından oluşan mutlu anılarımız… Hayat sofraya oturmak ve kalkmaktan ibaret. Ağzımızı sildiğimiz an sonlanıyor gibi…
Nice mutlu anılarımıza,
Nice lezzetli sofralarımıza…