Dost Kalabilmek

60 Görüntüleme
3 Dak. Okuma

Ekim Ayı, eskilerin deyişiyle Gazel Ayı. Ekip biçmenin zamanıdır; hem tarlaları, bahçeleri hem de gönülleri, ruhları ekme ayı…

Uzun süreceğini düşündüğünüz ne varsa birdenbire sonlanıverir; bu, size hayatın ‘‘Sen istediğin kadar plan yap, senin için çizilmiş bir yol var, oradan devam edeceksin’’ deme şeklidir. Siz ister Tanrı dersiniz, ister evren, ister karma… Ne koyarsanız adını artık.

Ekilen ne ise toprağa ya da gönüle biçeceğiniz o olacaktır elbette. Arpa eken buğday çıkmasını bekleyemeyeceği gibi, karanlık ekenin aydınlık beklemesi de saçma olur. Her birimiz içimizde hem aydınlık hem de karanlık ile dünyaya geliyoruz; hazır ekilmiş tohumlarla. Siz hangisini sulamayı seçerseniz, o filizlenip kök salıyor ruhunuzda.

Altı üstü üç günlük dünyada yaşıyorken, hayatın; kimseden ne alacağım olsun ne vereceğim olsun bölümüne geldiğimden beri, bana yapılanları, yapılmayanları dert etmeyi bıraktım. Sadece önüme bakmayı öğrendim; öğrenene kadar çok sancılı bir süreçten geçtim ama artık rahatım. Ben elimden gelen her şeyi fazlasıyla yaparım: susarım, dinlerim, bakarım ya da yapmayacak olduklarımı. ‘’Keşke’’ dememek için uğraşır, çabalarım.

Hayatın bana verdikleri ve aldıklarıyla yetinmeyi ve bunlara şükretmeyi de biliyorum artık. Çok irdelemiyorum da; ‘‘Neden, Nasıl, Niçin’’lerle kendimi karanlık girdaplara sokup sonu olmayan yollara girmiyorum…

Uzun uzadıya anlatılır bu konular: içimize taş gibi oturan o sözler, hak etmediğimiz o hareketler… Daha neler neler. Kül Tigin’in de dediği gibi: ‘‘Zamanı Tanrı yaşar, kişioğlu ölmek için yaratılmış.’’

Artık kimseden özür beklemiyorum; özür dilemek bazıları için dünyanın sonu gibidir çünkü. Kusura da bakmıyorum; onun kapasitesi bu kadarmış deyip geçiyorum. Ama bu kişileri kalbimdeki eski yerlerinde tutmaya da devam etmiyorum. Benim için sosyal medya hesaplarından çıkarmak önemli bir kıstas değil. Benim için en önemlisi dualardan çıkarmak. Sosyal medya hesaplarımda olup dualarımda olmayan birçok kişi var ve bu kişiler kendi yerlerinin değiştiğinin farkındalar.

Hani bir söz var ya: ‘‘Beni dost olarak kaybetmen, düşman olarak kazandığın anlamına gelmez. Seni her zaman ziyafette görmek isterim ama benim masamda değil.’’ Benim doğrum bu şekilde ilerliyor artık. Düşman olmak için bile bir değerinin olması gerekiyor karşımdaki kişinin. Dost olmakta, düşman olmakta ayrıcalık olmalı.

Alacağım vereceğim yok gibi şimdilik. Var ise de umarım hesaplaşarak giderim o sonsuzluğa. Olur ya hesaplaşamazsam, vasiyet edeceğim sevdiklerime: beni yok yere üzen, kıran her kim var ise, benim yerime sokak hayvanlarının karnını doyursun. Varsın biz hesaplaşmayalım; gitmiş olsam bile o güzelliklerin karnı benim sayemde doysun isterim.

Vel hasılı kelam;

Kimse için, öncelikle kendinizi ve sevdiklerinizi üzmeyin, kırmayın. Öldükten sonra tabutunuzu taşıyacak en az dört kişi gerekiyor, unutmayın…

Her zamanki gibi;

Sizi, kalbinize ve ruhunuza teslim ediyorum…
İçinizdeki çocukla olan sohbetiniz hiç bitmesin…
Hayatınızın en güzel bölümü, çocukluğunuz; en masum yanınız çocukluğunuz—onu sakın ihmal etmeyin…
En güzele emanetsiniz…

Sevgi ve saygıyla…

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yaşam Koçu
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version