Çevremizde denk gelmiş ya da bizzat yaşamışsınızdır. Aileniz, sizin başkalarından daha iyi olmanızı isterler. İstemeleri de bir o kadar doğal ve değerlidir. Hatta yaptıklarınız da kimi zaman beğenilmediği de olur. Daha iyi olmanız için de davranışlarınız ya da tutumlarınıza düzeltmeniz de istenebilir, eleştiriler ve tavsiyeler de verilir. Bu düzeltmeler sürekliliğe bindiğinde ise, bir insanın özgüveninde yıkımlar yaşatabilir. Neden mi? Yaptıklarınız sürekli beğenilmez olduğunda, daha iyi olmanız istendiğinde ve sürekli düzeltmeler devam ettiğinde, diğer denemeleri bile bırakabilirsiniz; yine beğenilmeyecektir diye. Şevkiniz ve çalışma isteğiniz kırılabilir. Bu yardım etmek gibi görünse de, sizin daha iyi olmanız istense de, bu düzeltmeler bir süre sonra öyle bir düzeye ulaşır ki, insan da çabalama isteğini bile göz ardı etmesine neden olabilir. Her hareketiniz mercek altında, yaptıklarınız sürekli beğenilmiyorsa, bu nasıl bir öz güven kırıcıdır aslında. İç sesinize kulağımızı tıkamadır.
Böyle bir durum, bir insanı yıkmanın en kolay yoludur belki de; sürekli eleştirilmek, sürekli yargılanmak, sürekli beğenilerden uzakta kalmak. Bu eleştiriler, zamanla özgüveni eritir, içinde çalışma ve çabalama duygusunu tüketir. Bu eleştiriler zamanla içinizdeki güveni de örseler. Bu, kendinizde olan güveninizi kaybetmenize; bu güvensizlikse sinsi bir şekilde düşüncelerinize de sinebilir. Bu, kendinize duyduğunuz güvenin tarumar olmasıdır.
Çocukken ışıl ışıl duran, çalışkan olan, derslerine çalışan birinin, sürekli düzeltmeler ve eleştirilerle, ileri yıllarında ve yetişkinliğinde kendine güvensiz birine dönüşmesi olasıdır. Bu eleştiriler zamanla bünyede ağırlaşır. Bıkkınlık fikirlere yığılır. Duygular yorgun kalır. O canlı ve dinamik kişi gider, yerine hayattan bıkmış, kararlarını bile almaya çekinen birine dönüşmesi ne acıdır. En ufacık konularda bile karar veremeyen, iç sesine güvenemeyen, düşünmekten bile kaçınan bir insana biçimlenebilir. Bu düzeltmeler karşısında, duyguları örselenmiş, en ufak konularda bile başkalarının onayına ihtiyaç duyan kişiler oluşturması da olasıdır. Bu düzeltmeler, duygusal bir yıkım yaşatmaya başlamıştır artık. Yardım için sunulan tavsiyeler, artık o kişinin bir parçası haline gelmiştir. Bu kişiler yeni kararlar almaya çekinir, aldığı kararların da doğruluğundan da emin olamayabilirler. Sürekli eleştirilmek, o kişiyi yılgın hale getirmiştir. Üretkenliği törpülenmiş, yetenekleri göz ardı edilmiş, süreç içinde sürekli yargılara maruz kalmıştır.
Bir kişiye iyi niyetli olsa da, sürekli düzeltmelerde bulunmak o kişinin kimliğine nasıl da derin zedelemedir. Bir kişi düşünün ki, çevresinden ya da işinden sürekli eleştiriler aldığını ya da davranışlarına düzeltmelerle yaşadığını; bu kişinin işinde de başarılı olması zordur. Yaşantısında da huzuru bulması da güçtür.
Kimin aklına gelebilir ki, iyi niyetle bile yapılmış bile olsa, düzeltmelerin sürekli olması halinde birilerinin yıkımına sebep olabileceğini bilmesi ve ne acıdır ki, o kişi de başkalarının düşünceleriyle yol almayı tercih eder hale geliyor olabilmesi. Belki sizin sadece düzeltme olarak söylediğiniz öneriler, o kişinin üzerinde ağır tahribatlar oluşturması olasıdır. Ayrıca sizin getirdiğiniz ve o kişinin iyiliğine söylediğiniz tavsiyeler, belki onun doğruları değildir. Bu önerilerin ağırlığı ve tortusu kalabilir, düzeltmelerin sürekliliği olduğunda. Kendisinin alması gereken kararlardan uzakta da kalabilir. En basit tercihlerinde bile kendi kararlarını vermek istemeyebilir. Bu dönüşümler karşısında yıkıma uğramış, eleştirilerden bıkmış, düzeltmelerden yılmış bir kişiyi karşınızda görmeniz mümkündür. Bünyesi hırpalanmış biri olarak. Sürekli yapılan tavsiyeler artık o kişinin davranışlarının dışında, kendi dışında biri olmasını isteme gibidir. Yardımlar, o kişinin fikirlerine de dönüşebilir. En ufak karar almada da kendisine yardım istemesi de olasıdır. İşte bu, yılgınlığın ve bıkkınlığın en açık sonucudur. Ve bu durum aslında o kişinin kişiliğine de bir tahribattır, bir nevi.
Sevdiklerimize yardımcı olmak elbette ki çok güzel ve değerlidir. Bu davranışın altında o kişiyi önemseme barındırsa da, bir süre sonra değer verdiğiniz o kişinin yıpranışına şahit olmanız içten bile değildir. Zaman içinde kendi düşüncelerini önemsiz, fikirlerini değersiz hissetmesi de mümkündür. Sizin yardım diye gördüğünüz, belki onun daha iyi olması için düzeltmelerde bulunduğunuz o kişinin karar almasına bile engel olmanız, o kişinin hayatına ciddi bir müdahaledir aslında. Değer verdiğiniz kişiler bile olsa, o kişilerin kendi kararlarını almasına izin verilmeli; aldığı kararların sorumluluğunu yine kendinin karşılamasına, aldığı kararların sonuçlarıyla yine kendinin yüzleşmesine müsaade edilmelidir. İç sesini duymasına izin verilmelidir. Bir kişinin kendi olabilmesinde, o kişinin kendisinin aldığı kararlarda ve davranışlarda saklı olduğu unutulmamalıdır. Aldığı kararların doğruluğuna ya da yanlışlığına o kişinin fark edebilmesi için süre tanınmalıdır. Belki sizin önerdiğiniz düzeltmeler ya da öneriler, onun doğruluğuna ya da karakterine uygun olmayabilir. Olması da beklenmemelidir.
Hayat, kendinin yol aldığı uzunlukta olan bir tecrübedir. Herkesin doğruları da yanlışları da kendinedir. Bu da o sonuçları karşılamayı gerektirir elbet. Herkes kendi doğrularını bulmayı başarmalı, yoluna kendi adımları ve kararlarıyla yol almalıdır. Hayat, tek yürünebilen ve devam edilen bir maceradır. Adımlarımızda ve aldığımız kararlarda kendi imzamızın olması değerlidir ve hayatın şifresi de kararlarımızın getirdiği sonuçlarla yüzleşme cesaretini yine kendimizde bulmamızda gizlidir.

