Duygular bir bir toplanmıştı zihnine.
Hangi düşünce sahip çıkacaktı onlara ki?
Her duyguya bir düşünce mi?
Her düşünceye binlerce duygu mu sığacaktı?
Bir yerlerde bir şeylerin eksik olduğunu biliyordu.
Kalbi ona gerçekleri fısıldadı:
“Sen duygularını toprağın altına gömmüştün.
Gün yüzüne çıkma vakti gelmedi mi?”
Hiçbir duygu ait olmak istemiyordu
hiçbir düşünceye.
Kendilikleri en büyük öncelikleriydi.
Bir başkaldırıydı bu,
bir isyan belki de:
Duyguların düşüncelere açtığı savaş…
Ve o an anladılar:
Düşünceler tek başına anlamsızdı.
Duygusuz bir söz,
Kabzası olmayan bir kılıç gibiydi.
Düşünce,
Kendi canını acıtıyordu şimdi.