Farkındalık Günlükleri: Araf

44 Görüntüleme
3 Dak. Okuma

Bitmesine izin vermek mi, devam etmesi için çabalamak mı?

Tam olarak neyin sonucunda karar vermeli? Evet, bitmeli çünkü şu an yok ve ben iyiyim dediğinde, bitmese nasıl olurdu diye düşünüyorsa insan, o zaman bir kere daha denemek midir güvenli olan? İyi olmak yeterli midir acaba?

Burada ilk sorguya düştüğüm an, vazgeçmek benim elimde mi yoksa vazgeçilmek mi yön veriyor şu ana diye düşündüm. Ben henüz karar vermedim ama yüksek egodan bir yerden hâlâ adım isteyen yanımı duyuyorum. Yargılarımı önüne koymam gerekirse, ben bir adım görsem on adım giderim. O yüzden adımı almayı bekleyen yanım ağır basıyor. Peki, gelmezse bu araf bana nasıl hissettiriyor?

Beraber konuşalım bakalım, ne fark edeceğiz?

Daha önce fikir ayrılığına düştüğüm bu dinamikte hiçbir zaman gitmeyi düşünen kişi olmadım. Hatta kırdığımı gördüğüm her şey için özür diledim, kırıldığım yerden —yüksekte olsa— kırmadan tepki verip düzleştim. Çocuk küser ve hiç küsmeyi seçmezdim; olgun olmayı öğrenmiş bir çocuktum zaten. Ve şimdi nefes ile de öğrenmiş olmalıyım ki bazen alınmamak, alınmaktan çok daha yorucu; kolay olanı seçmeye hakkımız olmalı 🙂

Benim senaryomda da ben ebeveynim ve karşımda istediğini istediği zaman alamayan bir çocuk var. Dedim ya, hep olgundum çünkü olmalıydım; böyle işlenmiş sistemime. O çocuğun ebeveyni olmak istemediğim o yerde ara verdik. İşte beni düşündüren araf bu: ne bir bitiş ne de devam…

Kendime sorayım, neden bu sefer küsen o çocuk olmayı seçtim bu zamana kadar seçmemişken? Bana “küsen kişi” olmak nerede güvenli hissettirdi? Neden yüzde yüzümle bitirmeye gönüllü değilken arafta kalmayı seçtim? Kim araftaydı ve kendini güvende hissederdi? Ve kim bitiremezdi çünkü bitirirse ne olurdu? Sorularla beraber açılan cevabı söylüyorum: umut. Fark edilme, kabul ve değer görme isteği. İnsanın 12 primitif ihtiyacından biri, doğduğumuz andan itibaren hayatta kalmak için ihtiyacımız olan ilkel benliğimizden gelen o duyular: değer görme, kabul görme. Bende açılan şekliyle böyle.

Değerimi benim dışımda birinin belirlemesine, karar vermesine neden ihtiyacım var ki? Kendi değerimi kendim seçsem bu neyi oluştururdu? Hangi iletişimleri kurardım, neler ya da kimlerle karşılaşırdım? Kendi değerini kendi belirleyen bir insan nasıl nefes alır?

Galiba ben aldım cevabımı. Farkındalık sohbetlerimizde, buraya uğrayan, bu yazı ile hizalanan kim var ise kendi içinde kolaylıkla açılmasına vesile olmasına niyetle…

Ben değerliyim, biz değerliyiz ve bu çok havalı.
#dilaranefeste

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yaşam Koçu
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version