Gençlik Nereye Gidiyor?

50 Görüntüleme
3 Dak. Okuma

Zamanın en hızlı aktığı dönemdir gençlik… Hayallerle, umutlarla, arayışlarla doludur. Ancak son yıllarda toplumun her kesiminde sıkça sorulan bir soru var: “Gençlik nereye gidiyor?” Bu soru, yalnızca bir merak değil; aynı zamanda bir endişenin, bir sorgulamanın, hatta bazen bir hayal kırıklığının da yansımasıdır.

Teknolojinin baş döndürücü ilerleyişiyle birlikte gençlerin yaşam tarzı, değer anlayışı ve öncelikleri büyük ölçüde değişti. Bir yandan bilgiye ulaşmak kolaylaştı, iletişim hızlandı; öte yandan yüz yüze sohbetlerin yerini sanal dünyadaki yalnızlıklar aldı. Sosyal medya beğenilerinin, gerçek başarıların önüne geçtiği bir çağda gençlik, giderek kimlik arayışına düşüyor.

Geleneksel değerler ile modern yaşam arasında sıkışan gençler, kimi zaman yönünü kaybediyor. Hayatı sorgulamak, anlam aramak yerine kısa yoldan zengin olma, popüler olma gibi yüzeysel hedeflerin peşinden koşuyor. Eğitimdeki eksiklikler, aile içi iletişimsizlik ve toplumsal baskılar da bu yön kaybını derinleştiriyor.

Gençliğin yönünü tayin eden en büyük pusula, eğitimdir. Ancak eğitim sadece okul sıralarında verilen derslerden ibaret değildir. Genç bir zihin, önce ahlakla, vicdanla, merhametle yoğrulmalıdır. Kitaplarla beslenmeli, sanatla tanışmalı, hayatın zorluklarını sabırla aşmayı öğrenmelidir. Ne yazık ki, bugün birçok genç sadece sınavlara hazırlanıyor ama hayata değil. Kalp eğitiminden yoksun kalan bir genç, en başarılı notları alsa da hayat karşısında savunmasız kalabiliyor.

Bir diğer mesele de aidiyet duygusu. Gençler, bir yere ait olmak istiyor. Ancak aidiyet ararken çoğu zaman yanlış çevrelere, zararlı alışkanlıklara yöneliyorlar. Çünkü onları dinleyen, anlayan, sarıp sarmalayan bir toplumsal yapı eksik. Aile, okul, çevre… Herkes gençleri suçlamak yerine kendine düşen görevi sorgulamalı.

Rol modellerin eksikliği de büyük bir boşluk yaratıyor. Gençler kimi örnek alacağını bilemiyor. Medyada, sosyal platformlarda gördükleri yapay hayatlar gerçek gibi sunuluyor. Oysa gençliğe örnek olacak, hayatla mücadele etmiş, dürüstlükle, emekle bir yere gelmiş insanlara ihtiyaç var. Onlara sadece başarıyı değil, mücadeleyi de anlatacak insanlara…

Ancak bu tabloya karamsarlıkla bakmak yerine, gençliğe umutla yaklaşmak gerekir. Çünkü gençlik, her zaman bir potansiyel taşır. Doğru yönlendirmelerle, sevgiyle, anlayışla yaklaşılırsa içinde bulunduğu boşluktan çıkabilir, toplumun en güçlü dinamiği haline gelebilir.

Bugün karamsar bir tablo çiziliyor olabilir ama unutmamak gerekir: Gençlik, toprağın altındaki tohum gibidir. Doğru sulanırsa, doğru toprakta yeşerirse, güçlü bir çınara dönüşür. Umut oradadır. Yeter ki görebilelim, yeter ki yüreğimizle yaklaşabilelim.

Unutmamalıyız ki, gençliğin gidişatı toplumun gidişatıdır. Onları suçlamak yerine dinlemek, yargılamak yerine rehberlik etmek, dışlamak yerine kucaklamak zorundayız. Çünkü her kayıp genç, geleceğe bırakılmış bir yaradır.

Sonuç olarak; gençlik nereye gidiyor sorusunun cevabı, aslında bizim onlara ne sunduğumuzda gizlidir. Eğer onlara umut, sevgi ve rehberlik sunabilirsek; gençlik, doğru yolda ilerleyecek ve yarının daha güzel bir toplumunu inşa edecektir.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version