Gökkuşağı

14 Görüntüleme
4 Dak. Okuma

Zamanın ötesinden bugüne kadar evreni — dünyamızı — rengârenk boyayan periler vardı. Onlar belli aralıklarla ortaya çıkar, ellerinde renk paletleri ve fırçalarıyla toprağı, denizi, ağaçları, çiçekleri ve bulutları mevsimine göre boyarlardı.

**

Yine ilkbaharın gelmesiyle Mor Peri, eline aldığı boya paleti ve fırçasıyla gökyüzünü açık mavi tonlarında boyamaya başlamıştı. Diğer periler ise doğayı, denizi, gölleri boyamak için düzenli bir ahenk içinde şarkılar söyleyerek her yeri renklendiriyorlardı.

Mor Peri, fırça darbelerini ince ince bulutlara dokundururken bir yandan aşağıda şarkı söyleyen perileri dinliyor, onlara eşlik ediyordu. Bir an kendini öyle kaptırmıştı ki elindeki paletten tüm renkler gökyüzüne dağılmıştı. Gökyüzü rengârenk olmuştu. Mor Peri, gökyüzüne şaşkınlıkla baka kalmıştı. Yaptığının bir telafisi olmadığının farkındaydı.

Yeryüzünü boyayan periler, gökyüzünü böyle görünce ellerindeki işleri bırakıp hemen Mor Peri’nin yanına uçtular. Mor Peri, gözyaşları içinde:

“Nasıl böyle bir şey yaptım!” diye ağlamaya başladı.

Periler, hep bir ağızdan Mor Peri’ye nasıl yardım edebileceklerini düşünmeye koyuldular. Ancak hiçbirinin aklına bir çözüm gelmiyordu.

İçlerinden biri:

“Bize yardım edebilecek biri varsa, o da evrendeki Siyah Peri’dir. O, bizlerden önce evreni boyayan bir periydi” dedi.

“Onu nasıl bulacağız? Yerini kimse bilmiyor” dedi Mor Peri üzgün sesiyle.

Düşündüler, taşındılar… Sonunda uzaya çıkıp hep bir ağızdan Siyah Peri’yi ismiyle çağırmak akıllarına geldi. Hepsi el ele tutuşup uzaya doğru uçtular. Ellerini birbirine kenetleyip hep bir ağızdan:

“Siyah Peri! Siyah Peri! Sesimizi duyuyorsan lütfen yanımıza gel! Sana ihtiyacımız var!” diye haykırdılar.

Sesleri uzayın derinliklerine doğru yankılandı. Üç dört kez daha aynı şekilde seslendiler ama ne gelen vardı ne de cevap veren…

O sessizlikte, karanlığın içinde yıldızların parıltısını izleyen periler umutlarını kaybetmişken karanlığın içinden parlayarak onlara doğru gelen Siyah Peri, güzelliğiyle tüm perilerin gözlerini kamaştırdı.

Gözleri ağlamaktan kan çanağına dönmüş olan Mor Peri bir adım öne çıktı ve:

“Lütfen yardım edin!” diyerek ellerini Siyah Peri’ye doğru uzattı.

Siyah Peri, yüzyıllar sonra karşısında perileri görünce hem sevinmiş hem de şaşırmıştı.

“Benden ne istiyorsunuz? Hem, şu anda dünyayı ilkbahara hazırlamak için canlı renklere boyamanız gerekmiyor muydu?” diye sordu.

Mor Peri, eliyle dünyayı göstererek:

“Boya paletim gökyüzüne dağıldı. Gökyüzü artık mavi değil, rengârenk oldu. Ne olur, bana bir çözüm, bir akıl ver” diye yalvardı.

Siyah Peri, dünyaya yaklaştığında gökyüzündeki renk dağınıklığını fark etti. Önce perilere, yaptıkları işin ne kadar hassas ve önemli olduğunu anlattı. Periler utanç içinde başlarını öne eğdi, sessizce “Evet” dercesine başlarını salladılar.

“Bir renk paleti gökyüzüne saçıldığında onu tamamen silmemiz mümkün değil, bunu biliyorsunuz. Ama renkleri bir araya toplayıp onlara bir görev, bir anlam verirsek bu hatayı güzelliğe dönüştürebiliriz” dedi Siyah Peri.

Elindeki fırçayla gökyüzüne dağılmış renkleri toplayıp dünyanın bir ucundan diğerine doğru nazikçe serpti. Renkler, gökyüzünde bir taç gibi sıralanarak yerleşti.

“Bundan sonra, bir araya gelen bu yedi rengin adı — kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi, lacivert ve mor — ‘gökyüzünün kuşağı’, yani Gökkuşağı olsun. Yağmurdan sonra gökyüzünde yerini alsın” dedi.

Periler, hayranlık içinde bu mucizevi dönüşümü izlediler ve Siyah Peri’ye minnetle teşekkür ettiler. Siyah Peri ise paletinde sadece mavi renk tonlarını bırakarak onu Mor Peri’ye uzattı:

“Artık renklerin dağılacak diye korkma” dedi ve ışığıyla birlikte evrenin karanlığında kayboldu.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version