İyi, kötü, güzel, çirkin… Hepsi sensin!
Bir film izliyorsun; konu aşk, ihtiras, savaş ya da komedi… Hangi konuyu ele alırsak alalım, içine biraz dram, biraz kötü karakter, biraz farklı düşünce ve karşıt görüş katarız. Hayatın tadı, tuzu gibi…
Ocağa tencereyi koyduk, içine suyu… Kaynat kaynat yemek olmaz. Salçası, tuzu ve ana maddeyi koymak gerekir. Patlıcan, patates, un, domates gibi malzemeler de lazım yemek olması için… Salçanın yanına şeker yakışmaz! Sıcağın içinde soğuk barınmaz, erir gider.
İşte hayat da böyledir. Kötüyle tanışmadan iyiliğin kıymetini, çirkini görmeden güzelin güzelliğini fark edemeyiz…
Bazen sorarız kendimize: “Ben ona hiç bir kötülük yapmadım. Ben bu ilişkide sevilmeyen taraftım. Eksik hissettirildim ya da değersiz.” Her şeye rağmen ısrarla bize ait olmayan yer, mekân ve gönülde kalmak için mücadele veririz.
İşte bu mücadelede gözümüzü açıp kendimizi fark etmemiz için bazen çirkinle, bazen kötüyle karşılaşırız. Karşı tarafı suçlar, “Ben hak etmedim! Ben neden sevgi verdim, sevgisizlik gördüm?” deriz…
Sevgisizlik görmezsen, sana ait olmayan yerde kalmaya ısrar edeceksin. Yepyeni başlangıçlar ve ufuklar senin hayrına iken sen alışagelmiş konforunu terk etmeyeceksin. Öyleyse suçlu kim? Suçlu yok! Farkındalık var. Uyanmak var. Anlamak var. Üçüncü sınıftan dördüncü sınıfa girmek için ders ve sınav var. Sen anlamayarak zorlaştırıyorsun! Sınıfta kalıyorsun ve tekrar ediyorsun aynı dersi…
Birbirine benzeyen insanlar… Burada fiziki benzerlikten bahsetmiyorum; mizaçtan, ruhtan, kalpten bahsediyorum. Birbirini bir mıknatıs gibi çeker. Birbirine benzemeyen insanlar ise birbirini iter.
Bunu da enerji olarak değil, güncel yaşamımızda sık sık karşılaştığımız benzerliklerle örneklendirirsek; künefenin yanına kaymak, dondurma yakışır. Kuru fasulyenin yanına pilav… Künefeyle pilavı birlikte yesek tadını alamayız. Kuru fasulyenin içine dondurmayı koysak, görüntüsü dahi iter!
“Sen tek başına değerlisin!”
“Künefe isen kaymağını bul; fasulye isen pilavını…”
Sana ait olmayan yerlerde kalmak için ısrar etme! Ve uyuşmadığın durumlarda güzel–çirkin, iyi–kötü diye adletme. Sadece “Ben buraya ait değilim.” de.
Dünya üzerinde çok az beyaz insana rastlanır; her rengi, görüşü ve inancı yanına yakıştıracak olana… Her insanın kendine has frekansı vardır. Radyoyu karıştırırken frekans tam uyumlanmazsa cızırtı olur. Senin de bir frekansın var. Cızıldıyorsa hayat beyninde, doğru yerde değilsin…
Beyninin istasyonu kalbin! Önce onu dinle. Onunla yol al. Bunun için de biraz yalnız kal! Gürültüde kalbin sesi duyulmaz.
Sevgiler, saygılar.