Hem Uçmakta Çırpınmak Değil miydi?

177 Görüntüleme
3 Dak. Okuma

Hayatı çok ciddiye almayın. Yüreğinizi yoranları çıkarıp atın hayatınızdan. Çok kısa olan hayatı gereksiz insanlarla geçirmeyin. İnsan olma ruhunun ışığını söndürenlerden uzak durun ki ışıksız kalmayın.

En güzel kıyafetlerinizi giyinin, en güzel yerlerde bulunun. Başkalarına verdiğimiz değerden pişman olmaktansa kendinize değer verin. Kendinizle dost olun, kendi elinizi sımsıkı tutun. Gereksiz insanlardan uzaklaşarak hayatınızın kalitesini arttırın.

Takılmayın onun bunun ne dediğine, anın tadını çıkarın. Siz hayatı onlar için yaşamıyorsunuz ki… Doğayla ve kendinizle baş başa kalın. Bir çiçeği, bir kelebeği sevin. Sevginizi hak etmeyen yüreklerde heba etmeyin. Ağzından ne çıktığının farkında olmayan insanları dinlemektense; suyun şırıltısını, kuşların sesini, rüzgârın uğultusunu, arının vızıltısını dinleyin.

Bunaldığında derdini ağaçlara, denize, dalgalara anlat; onlar sır vermezler kimselere. Güvenebilirsin ağaca; nar ağacı nar verir, kiraz değil. Güvenebilirsin bir köpeğe; sadıktır, ihanet etmez. Dalgalara güvenebilirsin; sahile vurur, kayalara vurur ama söylediklerini yüzüne vurmaz.

Emeğinizi çiçeklere verin. İster tenekeye, ister saksıya, ister toprağa ekin; emeğiniz kadar açıyorlar, emeğiniz kadar güzelleşiyorlar. Emek harcadıkça çirkinleşen insanlardan daha iyidir çiçekler.

Kimseyle uğraşmadığın, kimin ne dediğini umursamadığın, gereksiz insanlardan uzaklaştığın an hayat kalitenin yükseldiğini göreceksin. İşte bu olgunlaşmaktır, kaliteli yaşam standardını yakalamaktır, özüne dönmektir.

Allah ile aranızı düzeltin, konuşun onunla. İçinizi ona dökün, şikâyetlerinizi, şükranlarınızı ona sunun; karşılık aldığınızı göreceksiniz. O dost olduktan sonra başkalarının dostluğuna ihtiyaç duymayacaksınız.

Sana yük olanları indir sırtından, doğrul ve nefes al. Nasılsa bir gün yorulduğunda, soluklanmak için durduğunda; yüklerin topa tutacak seni. Yük olduğunu düşündüğün herkesten de uzak dur. Bir tek Allah’a yük olmazsın şu kâinatta… Birlikte dağları aşarsın da aklı ayağının takıldığı taşta kalır insanın…

Zamanını, nefesini nankörlerle tüketme. Bırak kimse tanımasın seni. Aç köpekler, sokak kedileri tanısın, köşe başlarındaki meczuplar tanısın, yetimler, kimsesiz çocuklar, elinden simit kapan martılar tanısın. Omuzuna, avuçlarına konan kuşlar tanısın. Asıl tanınmak da bu değil midir?

Mutlu ol çünkü mutsuzluğun kimsenin umurunda değil ki… Görünüşe aldanmayın; ucuz bir ceketin altında pırlanta bir kalp olabilir. Güzelliğe aldanmayın; parlak bir elmanın içi kurtlu olabilir. Göğsünü yarıp gösteremiyorsun ki, insanlar da anlayamıyor seni. Ama kalbinden geçenleri bilen biri var. Durma, O’na yönel…

Bizi sırtımızdan bıçaklayanlar, “Ben şimdi buna nasıl düşmanlık yapabilirim ki?” dediğimiz insanlar olmadı mı hep? “Yüreği soğuyanın savaşı biter.” demiş Sezai Karakoç. Benim de savaşım bitti…

Biz izin verdiğimiz sürece yaşam kalitemizi mahveden şeyler ve kişiler olacaktır hayatımızda. Unutma! Kalp senin; onu başkalarının elinde paçavraya dönüştürme. Bunları yaparken hafiflediğini, kuşlar gibi uçtuğunu göreceksin…

Hem uçmakta çırpınmak değil miydi?

Bu İçeriği Paylaş
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version