İçimde kocaman bir dünya vardı. Neşeli çocukların saklambaç oynadığı, sokakların cıvıl cıvıl olduğu, rengarenk boyalı evler vardı. Denizler, göller tertemizdi. Ağaçlar, çiçekler sarıyordu çevreyi; mutluluk şarkıları duyuluyordu her evden, neşeli sesler yükseliyordu. Gökyüzü sakindi, sessizliği huzur veriyordu. Karanlık korkutmuyordu; kimse yalnız değildi, insanlar el ele yürüyordu. Şarkılar sevinç ve mutluluk içeriyordu. Haberlerde hep güzeldi. Gökkuşağı, bütün renkleriyle cezbediyordu. Birbirine sevgi ve saygı duyan, merhametli insanların yaşadığı güzel bir dünya vardı içimde.
Yıkıldı.
Bir gecede değil elbet, yavaş yavaş ama her seferinde büyük bir gürültüyle, tek tek yıkıldı bütün evler ve sokaklar. Her gün bir bomba düştü bir şehre, bir sokağa. Çocuklar korku içinde kaldı, sokaklar neşesini yitirdi. Evlerden hıçkırık sesleri ve kavgalar yükselmeye başladı. Mutluluk yerini hüzün ve gözyaşına bıraktı. Çiçekler, bütün çiçekler soldu; ağaçlar kurumaya başladı. Bir damla yağmur düşse sanki her şey düzelecekti ama düşmedi. Yağmur beklerken bombalar yağmaya devam ediyor ve dünyam yavaş yavaş yok oluyordu. Gülümseyen bir insan aradı gözlerim; tozu dumana karışmış sokaklarda bir tebessüm aradım. Elimi tutacak birini aradım, karanlıktan korktuğumu görüp, “Korkma, ben buradayım.” diyen birini aradım. O kadar çok yürüdüm ki, yorgun ve tükenmiş bir şekilde kendimi karanlık bir köşeye öylece bıraktım.
Belki dedim, belki biri gelir ve sarılır, bekledim. Yalnız ve çaresiz kalmak buydu, tam da böyle bir şeydi; o gece öğrendim. Sonra gölgeler gördüm; küçük iki insan yaklaşıyordu yanıma. O karanlık ve dumanların arasından bana doğru gelen iki küçük çocuğu gördüm. Elimi tuttu biri, sıcacık ve küçücük elleriyle beni kaldırmak için çabalıyordu. Diğeri, “Hadi,” dedi, “kalk anne, gidelim buradan. Her şey daha kötü olacak, kaçalım.” Sımsıkı sarıldım önce, sonra bütün gücümle ayağa kalktım.
Ayaklarımız yaralarla dolmuştu, korkuyorduk, ellerimiz titriyordu ama durmadık, yardım aramadık, sadece yürüdük. Sonunda küçük bir eve rastladık, kendimizi atıverdik içeri. Dinlenmek için durmamız gerekiyordu, çok yorulmuştuk. Kurtulmuştuk ve ait olduğumuz yeri nihayet bulmuştuk. Ortalık yavaş yavaş aydınlanmaya başladı; uzun zamandır güneşin bu kadar güzel doğduğuna şahit olmamıştım. Balkondan şöyle bir baktım geride bıraktığım o dünyaya; yıkılmıştı. Üçümüzden başka hiçbir şey kalmamıştı. O dünyayı görmemek için önce bir duvar ördüm ve ön tarafa balkon yaptım. Şimdi yemyeşil ormanlara, güzel bir göle bakarak kuş cıvıltılarını dinliyoruz. Yeniden başlamanın verdiği huzurla birbirimize tutunuyoruz. Unutmak zaman alacak, belki yaralar izlerini bırakacak ruhumuzda ama yaşayarak iyileşecek ve yeniden rengarenk olacağız. Yeniden gülümsedik mesela bugün ve yine kalbimizdeki mutluluğu hissettik. Ne kadar zaman olmuştu böyle huzurla nefes almayalı, doya doya içime çekmeyeli, hatırlamıyorum.
Küçük evimizin penceresine kuşlar konuyor, rengarenk çiçekler açtı bahçemizde. Geçmişin gölgesinden ve izlerinden kurtulup, küllerimizden yeniden doğduk. Her yeni günde bir adım daha atıyoruz iyileşmeye doğru. Yemeğimizi birlikte pişiriyor, hikâyeler anlatıyor, sessizlikte bile yoldaş oluyoruz birbirimize. Kötü günlere dair her şey silinmeye başladı hafızamızdan, unutuyoruz. Onlar unutuldukça kendimi hatırladım ben. Eskiden kimdim? Yeniden kendimi buldum. Hakikate yürüyorum. İnanıyorum, bir gün geçmişin bütün izleri kaybolacak ve biz sadece bugünü ve yarınları hatırlayacağız. İçimizdeki savaşlar biteli çok oldu, şimdi tatlı küçük evimizde gelecek güzel günleri hayal ediyoruz. Kalbinde seni seven Allah varsa, elhamdülillah. Onun bulunduğu hiçbir kalpte hüzün barınmaz. Teslimiyetle sığın, kendini ona bırak ve sadece ona güven. Çünkü Allah var, gam yok.
Umudunu asla yitirme. Her karanlık gecenin ardından mutlaka güneş doğuyor.
Dilerim, yeni başlangıçlarımız güzel günler, huzur ve mutluluk getirsin.
Sevgi ve huzurla…