İnsan ilişkilerinde sorun yaşandığında, en kolay çözüm gibi görünür yolları ayırmak: “Konuşma, uzaklaş, terk et, git…” Bu cümleler, artık her köşe başında kolayca sunulan reçeteler hâline geldi. Oysa ilişki, ilk kriz anında bırakılacak bir yük değil; birlikte taşınacak bir yolculuktur.
Bazen ayrılmak değil, kalıp anlamak gerekir. Çünkü yaşanan her çatışma, yalnızca ilişkinizin değil, sizin de aynanızdır. İlişkiler, kişinin kendini tanıması için en güçlü alanlardan biridir. Zira insan, en çok sevdiklerinin yanında kendisiyle yüzleşir.
Başkalarının sözleri, kararlarınızı şekillendirmesin. O ilişki içindeki sizi en iyi bilen yine sizsiniz. “Nasıl bir kadınım, nasıl bir erkeğim? Biz nasıl birer eşiz?” Bu soruların cevabı, dışarıda değil; içinizde saklıdır. Yeter ki o cevabı ararken dürüst olun. Kendinizi aklayarak da, karşınızdakini suçlayarak da çözüm bulunmaz.
En temel soru şudur: “Biz nerede eksildik ve birbirimizi nerede duymamaya başladık?”
İlişkiler; emekle, dikkatle, niyetle yeşerir. Saygının çerçevesinde, sevginin dilinde, anlayışın gölgesinde güzelleşmeyecek bir manzara var mıdır?
Erkek ilgili olduğunda, kadın takdir eder. Kadın emek verdiğinde, erkek görür. İstekli bir beden, arzulu bir ruh… Sevecen bir dil, sıcak bir dokunuş… Bunlar, ilişkinin ruhunu besleyen doğal kaynaklardır.
“Ben” merkezli bir hayattan “biz” bilincine geçmek; haklı olma arzusundan vazgeçip, mutlu olmayı seçmek… İşte dönüşüm buradan başlar.
İletişimi bir silah gibi kullanmak yerine, bir köprüye dönüştürmek gerekir. Soğukluk, uzaklaşma ve cezalandırma; ilişkiyi tüketen sessiz yıkımlardır. Bunların yerine; birlikte gülmek, birlikte ağlamak, bir filmi paylaşmak, bir şarkının aynı yerinde göz göze gelmek… Basit ama güçlü bağlardır bunlar.
İlişki, yalnızca büyük jestlerle değil; gündelik nezaketle, içtenlikle ve fiziksel uyumun sıcaklığıyla canlı kalır. Tatlı bir söz, güler bir yüz, gönülden gelen küçük sürprizler… Bunlar bir ilişkiyi onarmakla kalmaz; yeniden inşa eder.
Unutmayın, hiç kimse kusursuz değildir. Eşinizin olumsuz yanlarını herkesle paylaşmak, kendi iç dünyanızda büyüyen huzursuzluğu dışarıya devretmekten başka bir işe yaramaz. Hayatınızı birlikte yaşadığınız kişiyi, dış seslerin terazisinde ölçmek, içsel dengeyi bozar.
Bir elmanın iki yarısı gibiyseniz, bir yarının çürümesi diğerini de etkiler. O nedenle ilişki, göz ardı edilen değil; gözetilen bir değerdir.
Ve siz… İlişkiniz, emeğiniz, sevginiz… Hepiniz kıymetlisiniz. Bu kıymetin farkına, onu yitirmeden önce varmak; işte gerçek olgunluktur.