Kalbe Yolculuk

17 Görüntüleme
2 Dak. Okuma

İç huzura nasıl ulaşabilirim?” diye düşündü Deha, kendi kendine.

Bu soru, gece boyunca zihninde çınladı, yankılandı, dönüp durdu. Uykuya daldığında bile zihni tamamen sessizleşmemişti; yorgun bir ses gibi, sürekli soruyordu: “Nerede, nasıl…?”

Rüyasında kendini sonsuz bir çölün ortasında buldu. Ama kumlar bildiği sarı değildi; bembeyaz, ışıkla dans eden bir tuz gibi parlıyordu. Gökyüzü ise mavi değil, morun en derin, en yumuşak tonuyla örtülmüş bir huzurdu. Yalnızdı; ne bir kuş sesi ne rüzgarın uğultusu vardı. Ellerini gözlerine götürmek istedi, ama gözleri kapalıydı. Açmaya çalıştı; açılmıyordu.

Tam o anda gökyüzünden bir ses yükseldi. Ne kadın sesi ne erkek… Zamansız, mekânsız, tanımsız, ama içini titreten, ruhunu sarsan bir ses:

“Gözlerini değil, kalbini aç… Kendini bul!”

Deha, ürperdi. Rüyada bile olsa, gözyaşları yanaklarından süzüldü. Kalbini dinlemeye çalıştı; ama içinde bir uğultu vardı, bir fırtına gibi. Sonra çölün ortasında, mucizevi bir yeşillik belirdi. Minik bir kaynak, taşların arasından şırıl şırıl akıyordu; su, avuçladığında altın gibi parlıyordu.

Kaynağın kenarındaki bir taşta yazılıydı:

“Aradığın dışarda değil, senin içinde saklıdır.”

“İçinde… görmüyor musun?”

O an gözleri açıldı Deha’nın. Ama artık çöl yoktu. Uyanmıştı. Sabah olmuştu. Güneşin ilk ışıkları, perdeden sızarken, bir selam gibi içini ısıttı. Her şey farklıydı; havada, sessizlikte, hatta kendi nefesinde bile Allah’ın varlığını hissedebiliyordu.

Deha yatağında doğruldu, sessizce fısıldadı:

“Rabbim… Sen hep benimleydin. Ben geç kaldım…”

O gün, yeni bir yürüyüş başladı. Ayaklar değil, kalp yürüyecekti. Sözler değil, hâl konuşacaktı. İçin derinliklerinden gelen sessizliğin rehberliğinde, her adım bir dua, her nefes bir şükür olacaktı. Ve Deha, artık yolunu kaybetmiş değil, kendi kalbine giden yolu bulmuştu.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version