Meyra

24 Görüntüleme
1 Dak. Okuma

Gün çiliyor sessiz odanın duvarlarına,
Akşamdan kalma hüzünleri…
Sil gözlerinden, Meyra.
Bak, mevsimler geçiyor pencerenden:
Kah yeşil, kah mavi, kah sarıca…
Sen hâlâ sığıntı, kalbinin Hirâ’sında.
Hasret mi düştü payına, Meyra?
Bu ezelî bir dava, ümmî bir yara…
İcazet bekler yardan, her gün doğumunda.
Yüreğinin alfabesinde her kurulan cümle
Çağırıyor AŞK’a.
Hadi kalk,
Kalan bir dirhem umudu da vur yollara.
Çatlamış dudaklarında titrek bir dua…
Yok mu çöllerine düşecek tek bir damla?
Ah, Safâ-Merve arasında âciz düşen Meyra…
Aşk, ateşin nârında, kelebeğin intiharında,
Bulutların gözyaşında,
Rüzgârın divane savruluşunda…
Bilemedin mi hâlâ?
Hümeyra…
Biat etti yüreğin aşkın ârâfında.
Hatırla,
Aşkı fısıldamıştı kulağına Arş-ı Semâ.
Kırkı çıkmadan aşk nöbetinin
Dünya şerbetini sundular sana.
Boğazındaki o köz kokusu da ne, Meyra?
Aşkın şerbeti mi sandın, içtikçe yaralandın…
O gün bugündür her attığın adım gurbet,
Her günün yüreğine külfet.
Dağlara, ağaçlara, parlayan aya,
Birer birer kayan yıldızlara and olsun:
Yokluğun makamından arşa selâm olsun.
Sır dediğin nedir ki, Meyra?
Sor kuşlara,
Sor toprakları şımartan bulutlara,
Kozasından süzülen aşka,
Sor uyanan gözlerine,
Sor kalbine, Meyra.
Fısıldasın kulağına: Aşk senden sana…

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Şair
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version