Sahte fatura düzenleme, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 359/b maddesinde düzenlenen, vergi sisteminin işleyişini ve kamu idaresinin vergi denetim yetkisini ihlal eden vergi kaçakçılığı suçu niteliğindedir.
VUK m. 359/b’ye göre: “Gerçek bir muamele veya durum olmadığı hâlde bunlar varmış gibi belge düzenleyenler veya bu belgeleri düzenletenler…” vergi kaçakçılığı suçunu işlemiş sayılır.
Kanun lafzından da anlaşılacağı üzere suç, maddi bir vergi kaybı doğmasına bağlı değildir; yalnızca sahte nitelikte bir belgenin düzenlenmiş olması suç tipinin oluşumu için yeterlidir. Önemli olan, mali inceleme imkânını ortadan kaldıran veya yanıltan bir belgenin sistem içine sokulmuş olmasıdır.
Sahte fatura düzenlemek:
- Gerçekte olmayan bir işlemi varmış gibi göstererek aldatmak,
- Hazineye karşı hile yapmak,
- Devletin ve toplumun hakkını gasp etmektir.
Suç, doğrudan kast ile işlenebilir bir suçtur. Failin bilerek ve isteyerek sahte belge düzenleme iradesi aranır. Uygulamada mali işlerden sorumlu yöneticiler ile şirket ortaklarının kastının varlığı; düzenlenen belge sayısı, beyan tutarsızlıkları, ticari hareketlilik ile fatura hacminin uyumsuzluğu gibi unsurlardan çıkarılmaktadır.
Sahte fatura düzenlemek, hukuken ağır yaptırımları olan, mali suçlar arasında özel bir yer tutan, Yargıtay’ın istikrarlı içtihatlarında bilinçli ve sistematik bir hile olarak kabul edilen bir eylemdir. Bu fiil, kamu gelirlerini azaltmak suretiyle hukuki anlamda kamu düzenine; normatif anlamda ise toplumun ortak adalet duygusuna zarar vermektedir.
Kamu gelirlerinin eksilmesi, doğrudan doğruya toplumsal adalet ve mali dengeyi bozan bir etki meydana getirir; vergi yükü dolaylı olarak dürüst mükelleflerin üzerine kayar. Modern hukuk devletinde vergi, sosyal devlet ilkesinin finansman aracıdır; bu nedenle verginin hileyle bertaraf edilmesi aynı zamanda Anayasa’nın öngördüğü mali güç ilkesine ve vergi adaletine yönelik bir ihlaldir. Pozitif hukuk, sahte fatura düzenleme eylemine karşı maddi yaptırım uygular; ancak eylemin doğurduğu manevi sonuçlar bireyin toplumsal güven içindeki konumunu ve kendi vicdanıyla kurduğu etik bütünlüğü ilgilendirmektedir.
Bu suç, devleti ve toplumu doğrudan zarara uğratır; çünkü devlet toplumun ortak malıdır. Çalınan, bir kişinin değil, bütün milletin hakkıdır. Dolayısıyla bu fiil ne yalnızca “devlete karşı işlenen bir suçtur” ne de sadece “idareyi zarara uğratır.” Devletin topladığı her vergi, milletçe ortak taşınan bir yükün payıdır. Payını saklamak, yükü başkasına yıkmaktır. Bu sebeple sahte belge düzenlemek sadece hukuka değil, hakkaniyete, adalete ve ahlaki bütünlüğe karşı da işlenmiş bir eylemdir. Bu fiil, milyonlarca insanın hakkını kemirmektir.

