Bir bilge, “Öğretmen ya kuyunun dibindedir ya da minarenin tepesinde. Bunun ortası yoktur.” diyerek öğretmenlik mesleğinin önemine dikkat çekmiştir.
“Gidemediğin yer senin değildir” diyen Halil Ziya Paşa misali, “Eğitemediğimiz insan da bizim değildir.” Eğitemediğimiz insanların her yönüyle toplumun başına nasıl bela oldukları hepimizce malumdur. Bizlerin eğitemediği insanların kimler tarafından nasıl kullanıldıkları da malum…
Dünyaya baktığımızda eğitimde kaliteyi yakalamış, eğitime önem vermiş ve bu konuda mesafe kat etmiş ülkelerin kalkınmış ülke olarak nitelendirildiğini görmekteyiz. Yani bir milletin eğitim seviyesi ne ise o milletin gelişmişlik seviyesi de odur. Bir milletin eğitim seviyesinin kalitesi öğretmenin yetişme şekli ile paraleldir. Ne kadar kaliteli öğretmeniniz varsa eğitim seviyeniz de o kadar kaliteli olur. Eğitimdeki kalite hayatın her alanına yansır ve kaliteli bir toplum ortaya çıkar. Finli bir eğitimci: “Bana ilköğretimleri verin size ideal bir millet vereyim” derken, ideal ve kaliteli bir topluma erişmenin yolunu da göstermiş oluyor.
Öğretmen yetiştiren kurumlarımızdan mezun olan öğretmenlerimizin aldıkları bilgiler kısa bir süre sonra (ortalama 3-5 yıl) eskimiş duruma düşüyor. Dolayısı ile çağın gereklerine göre kendini yenilemeyen öğretmenler hantal bir yapı oluşturarak eğitimin sıradanlaşmasına sebebiyet vermektedirler.. Alvin Toffler, “Yarının cahili okuma yazma bilmeyen kişiler olmayacak, kendini çağın gereklerine göre yenilemeyen kişiler olacaktır.” Eskiden cehaletin belirtisi okuma-yazma bilmemekti. Ancak günümüzde hemen hemen okuma yazma bilmeyen insan kalmamıştır. O halde cehaletin belirtisi ne olacaktır? Günümüzde aldığı bilgileri gerçek hayatta kullanamayan ve bilgilerini çağın gereklerine göre yenilemeyen, değişim ve dönüşüme açık olmayan kişiler cahil olacaktır. Toplumların ilerleyebilmesi için bireylerin ve kurumların değişim ve dönüşüme açık olması gerekiyor.
Eğitimci Phillip C. Schlechty ’ye göre kurumlarda beş tip çalışan mevcuttur. Bunlardan birincisi KÂŞİFLERDİR. Kâşifler değişim ve dönüşüme öncülük edebilecek, yenilikçi, ilerlemeyi seven, mevcut durumu iyileştirerek daha iyi bir duruma götürebilmek için durmadan çalışan ve yeni arayışlar içinde olan insan tipidir. Bu insanlara yeterli rehberlik ve imkan tanındığında başaramayacakları şey yoktur. Bu sınıfa giren bir öğretmenin yerinde durmadığını, öğrencilerini ve okulunu bir adım daha ileriye götürebilmek için sürekli arayışlar içerisinde olduğunu göreceksiniz.
İkincisi ÖNCÜLER’dir . Öncüler, başarı için her türlü riski göze alan insan tipidir. Dünyadaki büyük sıçramalara, parmak ısırtan başarılara imza atan insanların riski göze alan insanlar olduğu görülecektir. Toplumumuzun ilerleyebilmesi için bu tür insanlara gerçek manada ihtiyacımız vardır. Öncü insanların “yeni durumun, mevcut durumdan iyi olacağına inanmış olmaları” yeterlidir. Bu inanma gerçekleştiğin de öncü insanlar kaşif insanlara katılarak “inanılmazı” gerçekleştirirler.
Üçüncüsü GÖÇEBELER’dir. Bunlar kendilerine ait hiçbir fikri olmayan, karasızlardır. Etliye sütlüye dokunmayan, çoğunlukla başkalarının fikriyle hareket eden, kendilerine ait herhangi bir fikri olmayan, gelen dalganın kuvvetine göre yön değiştiren insan tipidir.
Dördüncüsü STATÜKOCULAR’dır. Bunlar yeniliklere açık olmayan, aşırı ikna etme ya da zorlama sonucunda yeniliklere isteksizce katılırlar. Bu tip insanlar tek bir sistem bilirler ve bu sistemle tüm zamana hitap edebileceklerini zannederler. Oysa onların bildiği ve savunduğu sistem çağın çok gerilerinde kalmıştır. Bildikleri sistem geliştirilerek, değiştirilerek farklılaştırılmıştır. Ancak onlar bu farklılığı bu değişimi kabullenmezler. Çünkü yenilik onları çalışmaya, araştırmaya dolayısı ile zahmete zorlayacaktır. Bu durum rahatlarını bozacaktır. Toplumun ilerlemesini kendi rahatlarının bozulmasına tercih edemeyen bu insanlar mevcut durumu savunarak yeniliklere, değişim ve dönüşüme pervasızca karşı çıkarlar. Tüm yeniliklere kapılarını kapatırlar. Genellikle ideolojik hareket ederler. Kapıları yeniliğe kapalı olan bir birey ya da toplumun ilerlemesine imkan yoktur.
Beşincisi SABOTAJCILAR’dır. Bunlar sadece dönüşüme karşı olmayıp, onu durdurmayı, katılan insanları da engellemeği kendilerine vazife bilen insan tipidir. Bu guruba giren bir öğretmen sınıfa fiziki olarak girip çıkan, her şeyi ücretten ibaret gören, ücret yetersizliğini bahane ederek körpecik beyinlerin geleceğini sabote eden öğretmen tipidir. Bunlar çalışanları, yenilikçileri, dönüşümcüleri engelleyerek kendilerini toplumsal kahraman sanan Donkişotlardır.
Günümüz öğretmenleri, öğrencilere bilgiyi öğreten değil, bilgiye ulaşma kaynak ve yolunu gösteren, öğrenmeği öğreten, rehberlik eden ve zamanla kendini gereksiz kılan metotlar kullanarak, öğrenciyi bilgi ezberleyen otomatlar değil bilgiyi gerçek hayatta kullanan bireyler olarak yetiştiren öğretmenler olmak zorundadırlar. Aksi takdirde kuyunun dibinde olan öğretmen konumundan kurtulamazlar.
Öğretmen ve yöneticiler eski tutum ve davranışlarından sıyrılarak toplumda değişim ve dönüşümün öncülüğünü yapmak ve minarenin tepesindeki yerlerini almak zorundalar.
BİR MİLLETİN ÖĞRETMENİ NEYSE TOPLUM DA O ODUR…

