Yansıma

19 Görüntüleme
2 Dak. Okuma

Ruh, yalnızca bireyin iç dünyasında değil; onun içinde bulunduğu topluluğun yapısında da soluk alır.

İnsan kendini yalnız hissettiğinde değil, anlaşılamadığında hastalanır. Çünkü ruh, duygularını taşıyabilecek güvenli alanlar bulamadığında, onları bedenin sessizliğine gömer.

Modern toplum, bireyin zorluklarını yalnızca “kişisel” olarak görmeye meyilli. Oysa bu yalnızlık, bireyin değil, toplumun bozulmuş bağlarının yankısıdır.

Komşuluk ilişkilerinin yerini sessiz duvarlar aldığında, aile içi dayanışma çözüldüğünde, birey kendi sorunlarının üstesinden gelmeye çalışırken, kolektif destek yokluğuyla yavaş yavaş tükenmeye başlar. Ve ne yazık ki ilk akla gelen çözüm, bu yorgunluğu bastıracak ilaçlardır. Oysa asıl ihtiyaç, bir çift anlayan göz, yargısız bir yürek ve gerçek bir bağdır.

Ruhsal sorunları yalnızca zihinsel bozukluk olarak etiketlemek; yarayı görmeden sadece üzerini örtmektir. Oysa ruh, görülmekle, anlaşılmakla, paylaşılmakla iyileşir.

Toplumsal denge bozulduğunda, bireyin dengesini koruması çok zordur. İyileşme yalnızca bireyden değil, toplumun ta kendisinden başlamalıdır. Toplumun dönüşümü, bireyin iyileşmesinin zeminidir.

Bir elin tuttuğu başka bir eli, bir gözün gördüğü başka bir göz, bir kalbin duyduğu başka bir kalbi vardır. Ve bazen sadece birinin varlığı bile, içimizdeki sarsıntıyı yatıştırabilir. Çünkü iyileşme, tek başına sessizce oturduğun bir odada değil, biriyle birlikte sustuğun bir anın içinde başlar.

Kimi zaman bir çorba tenceresidir iyileşmenin adı, kimi zaman sessizce açılmış bir pencere ya da paylaşılmış bir suskunluktur.

İnsan, insanla iyileşir. Ve insan, ancak ilişki içinde kendi yarasına dokunabilir. Zihin, tek başına taşıyamayacağı yükleri, sevgiyle kurulmuş ilişkilerde yavaş yavaş çözebilir.

Bu yüzden belki de en derin tedavi, birbirimize yeniden bağlanmaktan geçiyor. Birbirimize karşı nazik olabilmek, dinleyebilmek, susarken bile yanında kalabilmek… Çünkü bazen en çok ihtiyaç duyduğumuz şey, yalnızca “yanımızda kal” diyen bir varlığın sessizce durmasıdır. Yargılamadan, düzeltmeye çalışmadan, sadece kalması…

İşte o anda ruh, ilk kez gerçekten duyulmuş hisseder. Ve belki de tam o noktada, asıl dönüşüm başlar.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version