Aşk Bulutları

50 Görüntüleme
3 Dak. Okuma

Zamanın akışında kaybolmuş bir yolcu gibi, hangi durağa dönsem diye düşünmek… Belki de en çok özlediğim, çocukluğumun o masumiyet dolu yıllarına dönmek olurdu. Dizlerimde yaralar, cebimde misketler, kalbimde uçsuz bucaksız bir merakla koştuğum o zamanlara… Hayatın karmaşasından, sorumlulukların ağırlığından uzak, sadece oyunların ve hayallerin hüküm sürdüğü bir dünyaya…

Şimdi ise zaman kum saati gibi akıp gidiyor. Bazen yavaşlıyor, bazen hızlanıyor ama asla durmuyor. Yaşadığımız anlar, birer birer geçmişin tozlu raflarına kalkıyor. Belki de bu yüzden anı yaşamak bu kadar kıymetli. Çünkü her an biricik ve tekrarı yok.

Hayatın anlamını sorgularken, kendimizi evrenin sonsuzluğunda küçücük bir nokta gibi hissediyoruz. “Ben olmasam ne değişir?” diye düşünürken belki de asıl mesele, varlığımızın başkalarının hayatında bıraktığı izler. Bir tebessüm, bir dokunuş, bir kelime… Küçük gibi görünen bu anlar, kocaman bir fark oluşturabilir.

Mücadele… Hayatın ta kendisi. Bazen kendimizle, bazen de dış dünyayla verdiğimiz amansız bir savaş. Kazanmak ya da kaybetmek değil, asıl olan bu savaşın içinde nasıl durduğumuz. Düşsek de kalkmak, yorulsak da devam etmek, umudumuzu asla kaybetmemek…

Belki de mucize tam da bu anda gizli. Yağan yağmurun toprakla buluşması, bir çiçeğin topraktan başını uzatması, bir kelebeğin kozasından özgürlüğe kanat çırpması… Görmesini bilene her şey bir mucize.

Ve evet, belki bir gün seninle bir sahil kasabasında AŞK bulutlarını seyrederiz. Hiçbir şeyin mükemmel olmadığı ama her şeyin mümkün olduğu bir yerde… Belki de bizim mucizemiz tam da o anda saklıdır.

Belki de zamanın kendisi bir yanılsamadır, bir nehrin akışı gibi, sürekli değişen ama asla kaybolmayan bir şey. Geçmiş, şimdi ve gelecek… Hepsi iç içe geçmiş, birbirine bağlı anılar yumağı. Hatıralarımız, zamanın tozlu raflarında saklı kalmış hazineler gibi. Bazen bir şarkı, bazen bir koku, bazen de bir bakış o raflardan birini aralar ve bizi bambaşka bir zamana götürür.

Ancak zamanın akışına kapılmak, bizi sadece geçmişe veya geleceğe değil, aynı zamanda şimdiye de yabancılaştırır. Oysa hayat tam da bu anda, nefes aldığımız bu saniyede gizlidir. Bir çiçeğin açılışı, bir kuşun kanat çırpışı, bir çocuğun gülüşü… Hepsi birer mucize, hepsi birer anı. Belki de mucize büyük olaylarda değil, küçük detaylarda saklıdır. Bir fincan kahvenin kokusu, bir kitabın sayfalarında kaybolmak, bir dostla paylaşılan sessizlik… Bunlar hayatın ta kendisi.

Ve evet, belki bir gün seninle bir sahil kasabasında yaz bulutlarını seyrederiz. Hiçbir şeyin mükemmel olmadığı ama her şeyin mümkün olduğu bir yerde… Belki de bizim mucizemiz tam da o anda saklıdır. Zamanın durduğu, anıların canlandığı, kalplerin birleştiği bir anda…

Belki de hayat sadece bir yolculuktur. Geçmişin izlerini taşıyan, geleceğe umutla bakan ama en çok da şimdiye odaklanan bir yolculuk. Ve bu yolculukta en değerli şey, yanımızda olanlardır. Onların varlığı, zamanın akışını durdurur, anıları ölümsüzleştirir ve hayatı anlamlı kılar.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar & Şair
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version