Aşk Hep Çiçek Mevsimi

37 Görüntüleme
6 Dak. Okuma

Kiremit çatılı evlerin aralarında hatırlıyorum onları, ya da çok yıl önce öyle bir fotoğraf düğümlenivermiş zihnime. Bazı köy evlerinin arasında, bir insanın ancak yürüyebileceği kadar dar boşluklar olurdu. Biz çocukların oyun, saklanma alanı, geçiş yerleriydi onlar. Yaz ve bahar mevsimlerinde güneşi pek görmeyen, nemli ve serin alanlardı. Kışınsa buz sarkıtlarının yarıştığı görsel bir şölendi. Öyle nemli yerleri seven sarı çiğdemlerinse kilim gibi serildiği çiçek bahçesiydi. Sarı çiğdemlerin varlıklarına o zamanlar çok da değer vermez, duygu katmazdım çocukluk icabı. Ekeni, dikeni, soğanını getireni pek de bilinmediğinden midir bilmem, sonraları duygu dünyamda aidiyet kazanan çiçekler arasında yerini alıverdi sarı çiğdemler. Yine o yaşlarda gözlemlediğim, kendi keşfim olan bir şeyi fark ettim. (Bakalım bu yazı nerelere kadar gidecek!) Çocukluğumun uçsuz bucaksız dağı olan Babatepesi’nin üzerinde, ulu meşelerin bir araya geldiği bir alan bulunurdu. Babamın arıları hemen meşeliğin kıyısında olduğundan, babam arılara bakarken ben o meşelerin altında saatlerce oynardım. Sarıasma kuşunu da sanırım ilk o meşelerde tanıdım. Tabii arı kuşlarını da, birçok şeyi de… İşte o meşelerden birinin altında “dedenin mezarı” diye bildiğimiz, Allah dostu bir ulu kişinin yattığı yer vardı. Mezar belirtisi pek bir işaret yoktu fakat nesilden nesile orası öyle biliniyordu. İşte o mezarın üzerinde, sonbahar geldiğinde bir sürü sarı çiğdem açardı. Sonbahar benim o zamanlar mantar toplama mevsimim olduğundan, sarı çiğdemlerin açışına her yıl şahitlik ederdim. Kandilli Dede ya da Pırnal Dede adıyla bilinen evliyanın orada oluşuna da onlar şahitlik ederdi. Şahitlik ederdi derken; meleklerin mi insanların mı ektiği bilinmeyen sarı çiğdemler, belki de dedenin yeri her zaman bilinsin diye oradaydılar. Sonraları Biga’nın başka köylerinin tepelerinde yatan iki evliyanın daha sarı çiğdemlerle süslü olduğunu öğrendim. Ben de kendimce ve şimdilerde, sevdiğim insanların mezarına sarı çiğdem soğanı ekmeyi kendimce âdet edindim. Evliya demişken de -şu yazıyı yazarken- Ahmet Hamdi’nin Beş Şehir kitabının Bursa bölümünde geçen ve Evliya Çelebi için söylediği “Canım evliya” ifadesi zihnimde yankılanıp duruyor. Bilvesile biz de anmış olalım her zaman anılası olanları. Evliya mezarı ve sarı çiğdemler dediysek, başka bir evliyanın daha kapısını çalalım şimdi. Necip Fazıl, şeyhi Abdülhakim Arvâsî’ye onu sorduğunda “dervişlerden bir derviş” yanıtını aldı. Mevlana ise “Hangi manevi mertebeye yükseldiysem; o Anadolu çocuğunun ayak izlerini gördüm.” diye yüceltti onu. Evliyanın işine pek akıl sır ermez ama biz, sarı çiçekle konuşan Hazret Yunus Emre’den dem vururken; koca derviş, acep neden sarı çiçekle konuştu diye soralım.

Yaşadığı coğrafyaya bakacak olursak; o sarı çiçek, sarı dağ çiğdemi olsa gerektir. Sarı papatya olma ihtimali coğrafya gereği biraz zor görünüyor. “Annem babam topraktır” ifadesi de soğandan çoğalan çiğdem için pek uygun düşüyor. Babatepesi’ndeki evliyadan Yunus’a ve çocukluğumuza da dokunan bir çiçek meselesiydi ki, biraz ifade etmiş olduk sanki.

Sonraları, belgeli olmasa da Pırnal Dede’nin Padişah Dördüncü Murat zamanında yaşamış bir veli olduğu bilgisini edindim ve fakat dediğim gibi, belgelemek mümkün değil. (Konumuzun kıyısında duran bu bilgiyi de yazıyla kayda girmiş olalım.)

Aşk ya bu, ve aşk çiçeksiz olmaz ya dostlar; duygu duvarıma kazıdığım çiçeklerden biri de kırmızı yaban lalesi oldu. Kırmızı yaban laleleri, ilkbahar zamanı köyde yeşillenen buğday tarlalarının içinde olurdu çokçası. Bir gün annem için topladığımda tanış olduk onunla. Ve sonraları kırmızı yapraklarını, sevgilinin tırnaklarına benzetmemle de duygu bağımız iyice perçinlenmiş oldu. Sevgiliye de artık Sezai Karakoç’un ifadesiyle, her bir mavi yaprağı açılmış el şeklinde olan o, peygamber çiçeğinin aydınlığında aramak düşer; ona doğru uzanan çaresiz ellerimi. Ben ki nasıl tuttuysam yaban lalelerinde sevgilinin ellerini. Ki hem mavi, aşk idi bizde hep.

Kişinin sevdiği ile beraber olması gereği, küçük mavi çiçeklerle bağ kurmayı, onlarla konuşmayı da huy edinmiş olabilir mi birileri? Kim bilir!

Sarı laleler alamasak da çiçek pazarından, çiçeklerle büyüttük içimizdeki sevgiyi. Ve sevgili için kitap aralarında sakladık kimi çiçekleri.

Nice çiçeklere duygu dünyamızda anlamlar katmak bundan sonra da nasip olsun deyip, yazının başında geçen sarı çiğdemler için yazılmış bir mensureyi sizlere sunup geçici bir veda edelim. Ve tüm vedalar geçici olsun diyelim.

SARI ÇİĞDEMLER
(BİR TEPE VARDI)

Bir tepe vardı, üzerinde sarı çiğdemler açan
ve onlar nasıl da seni anlatırlardı.
Şimdi seni kimden dinleyeceğim?
Kırlangıçlar gelmiyor eskisi gibi.
Çiğdemlerse sadece kalemin ucunda renkli.
Yine de satırlarda bulamıyorum seni,
O sarı çiğdemlerin anlattığı gibi.
Eskilendi ama kirlenmedi.
Çünkü onlar anlattı seni.
Belki biraz geçti, geç tanımıştım onları ya da geç anlamıştım.
Seni kaybedecek kadar geç olsa da
Öğrenmiştim seni.
Nazenin bir kokun vardı.
Zambaklar ve sümbüller sana hayrandı.
Son leylek yavrusu henüz düşmemişti yuvadan ve o çiğdemler seni anlatırdı.
Saçlarından açılırdı söz;
Omzundan dökülüşünü uzun uzun konuşurlardı.
Biri gafil bir çılgınlık ânında gözlerinden söz açsa, derin bir suskunluk olurdu,
Hüzünlü iç çekişler duyulurdu.
Bir tepe vardı, üzerinde çiğdemler açan
Ve onlar nasıl da seni anlatırlardı.
Bir bakışın vardı;
Sözün suskunluğa büründüğü, cesaretimi inciten…
Ve o cennet kokulu geçtiğin yollar,
Yaşadığın sokak…
Bir gülüşün vardı, bir yerde çiğdem solmuşsa başka yerde yenisi açardı.
Ve bir sevişin vardı,
Bir devir kapanmışsa yenisi açılırdı.
Seni bir kaybedişim vardı,
Sessizce içimden kopuşun;
Sarı çiğdemleri soldurup kıyameti yaşatan.
Senin bir de ellerin vardı, çiğdemlere hiç anlatmadığım…
Onlar çok güzeldi.
Parmaklarının ucunda aşkın on rengi,
Sanki dokunur gibi.
Ve sen hâlâ içimdesin,
Seni ilk gördüğümden beri.
Ben ne zaman çiçekçi önünden geçsem, seni söyleyen çiğdemlerin sesini duyarım.
Çiçekleri değil, hasretini koklarım.
Bir tepe vardı, üzerinde çiğdemler açan.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version