Bağlanma Stilleri

19 Görüntüleme
6 Dak. Okuma

Bağlanma stilleri kuramı ilk olarak 1950’lerde John Bowlby tarafından ortaya atılmıştır. Bowlyb’nin bağlanma stilleri kuramı, Mary Ainsworth tarafından geliştirilmiştir. Bağlanma stilleri kuramlarına, günümüz insan ilişkilerinde sıkça rastlanır. Oldukça popüler olan Bowlyb’nin bağlanma kuramı, bebeklik döneminde bebeğin birincil bakım vereni ile olan ilişkisini temel alır. Bağlanma, bebeğin birincil bakım verenleri ile olan ilişkisi ile oluşmaya başlar. Birincil bakım verenler, genellikle anne ya da babadır. Bebekler, kendilerinde kaygı uyandıran veya kendileri için tehdit oluşturan unsurlar ile karşılaştıklarında, ilk olarak birincil bakım verenlerinin ilgisine ve desteğine ihtiyaç duyarlar. Bu kurama göre, bebeklerin birincil bakım verenleri tarafından güvenlik ve sevgi ihtiyaçlarını karşılayıp karşılayamadıkları durumu, bireyin yetişkinlik dönemindeki ilişki kurma şeklini etkiler.

Bowlyb’nin bağlanma stilleri kuramına göre dört temel bağlanma stili vardır;

Bunlardan ilki birincil bakım verenlerinden gerekli ilgi ve bakımı alabilen bebekler içindir. Temel güvenlik ve sevgi ihtiyaçlarından mahrum bırakılmayan bebekler, yetişkinlik yaşantılarındaki ilişkilerinde güvenli bağlanma geliştirirler.

Güvenli Bağlanma: Güvenli bağlanma stiline sahip kişiler, empatik ve hoşgörüye dayalı ilişkiler kurabilirler. Kendi öz değerinin farkındalığında olan güvenli bağlanma tipine sahip birey, ikili ilişkilerinde partnerlerinin tepkilerine veya onayına göre şekil almazlar. Kendi duygu ve düşüncelerine önem verirler. Güvenli bağlanma stiline sahip kişilerin en tipik özelliği, ilişkilerinde bir denge olmasıdır. Partnerlerine güven verirler ve aynı zamanda güven duymak isterler. Gerektiğinde çekinmeden açık bir dille ihtiyaçlarını ve duygularını belli edebilirler, kurdukları ilişkinin devamlılığını ve dengesini sürdürebilmek için cesaretli davranırlar. Partnerlerinin duygusal ihtiyaçlarını anlamaya yönelik empatik duyguları gelişmiştir ve ilişkileri içerisindeki tartışmalarda, genel anlamda yapıcı bir tavır sergiler. Güvenli bağlanmaya sahip birey, bebeklik döneminde gerekli olan temel sevgi ve ilgi ihtiyacını karşılayabildiği için, yetişkinlikte de duygusal yakınlık kurmaktan çekinmez ve duygularını oldukça rahat bir tavırda, partnerlerine belli ederler. Onlar için romantik ilişkilerinde, açık bir iletişim kurmak, duygu ve düşüncelerini partnerine karşı dürüstçe dile getirmek, oldukça önemlidir. Bu durumdan dolayı, utanç duymazlar ya da kaygı hissetmezler, aksine ilişkideki alma ve verme dengesinin eşit olduğuna inanırlar.

Birincil bakım verenlerinden, temel bakım ve güvenlik ihtiyacını karşılayamayan bebekler yetişkinlik dönemlerinde, kaygılı bağlanma stilini geliştirirler.

Kaygılı Bağlanma: Kaygılı bağlanma stiline sahip kişilerin en büyük korkusu terk edilmedir. Kaygılı bağlanmaya sahip bireyler, kendi öz değerlerinin farkındalığına sahip değildir ve sürekli olarak partnerlerinden veya yakın ilişki kurduğu kişiler tarafından onaylanma ve yakınlık kurma ihtiyacı hisseder. Kaygılı bağlanmaya sahip kişiler, kendilerine değer ve sevgi veren partnerler ile romantik bir ilişki içerisinde olsalar dahi, sürekli olarak zihinlerinde ilişkileri ile alakalı olumsuz senaryolar kurarlar. Partnerleri ile olan küçük bir mesafe bile, kaygılı bağlanan bireyler için bir tehdit unsurudur. Kaygılı bağlanan birey, sürekli olarak partnerlerine mesaj atarak sevgilerini veya ilgilerini test etmeye çalışır. Çünkü içlerinde bir yerde, reddedilmeye ve terk edilmeye karşı büyük bir korku saklıdır. Kaygılı bağlanan birey, partneri uzakta olduğunda, kendisini endişeli ve kıskanç hissetmeye meyillidir. Aradaki mesafe bir tehdit olarak algılanırsa kaygılı bağlanan bireyde öfke ve panik atak krizleri gözlemlenir.

Bowlyb’e göre diğer bağlanma stili ise, Kaçıngan Bağlanmadır.

Kaçıngan Bağlanma: Kaçıngan bağlanma stiline sahip olan kişiler, romantik ilişkilerinde oldukça çekingen davranır. Partnerleri ile yakınlık kurmak ve temasa geçmek onlar için tehdit edicidir. Kaçıngan bağlanan birey, içten içe sevgi ve ilgi istese dahi, birine karşı bağlılık oluşturmak, onun için korkutucudur. Çoğu zaman, duygusal yakınlık kurmaktan çekinen ve kendi kendilerine yettikleri düşüncesini, savunma mekanizması olarak geliştiren bireylerden oluşur. Kaçıngan bağlanan birey, yakın çevresi ile kurduğu ilişkilerine mesafe koyar ya da sınır çizer. En büyük korkuları, birine karşı bağımlı görünmektir. Dışardan oldukça güçlü gözükebilirler, fakat çoğu duygusal yoksunluk şeması ile başa çıkamamaktadır. Partnerleri ile fazla duygusal paylaşım yapmaktan çekinirler, bu sebeple de çok sık partner değiştirebilirler. Bağımsızlık vurgusu yani kimseye ihtiyacım yok savunması onlar için oldukça önemlidir. Bağımsızlık isteğinin getirdiği, kaçıngan davranışlar, kendilerince güç simgeleridir. Kaçıngan bağlanan birey, yakın ilişkilerinde ortaya çıkan sorunlarla baş etmek zorunda hissetmez. Genelde en ufak bir sorun çıktığında ortadan yok olma veya görmezden gelme eğilimine sahiptirler. Bu gibi durumlar, yetişkinlik dönemlerinde sağlıklı ve uzun süreli ilişkiler geliştirememelerine neden olur.

Son bağlanma stili, Dağınık Korkulu Bağlanmadır. Bu bağlanma stili genellikle, birincil bakım verenleri tarafından, temel bakım ve güvenlik ihtiyaçları karşılanmayan bireyler için geçerlidir. Dağınık-korkulu bağlanma stili çocukluk döneminde yaşanan, istismar, ihmal ve travmalar ile oluşur.

Dağınık Korkulu Bağlanma: Bu bağlanma stili iki uçludur, birey bir yandan yakın ilişkiler geliştirmek isterken, diğer yandan kırılmaktan o kadar korkar ki bir anda geri çekilebilir. Dağınık ve korkulu bağlanan kişiler için, yakın ilişki içinde bulunmak huzursuz edici ve tedirginlik verici olabilir. Korkulu bağlanan birey aynı anda hem yakınlık kurmak ister hem de kaygı hisseder. Bu da romantik ilişkilerinde, duygusal bir gelgit yaşatır. Dağınık ve korkulu bağlanan birey, partnerine karşı duygularını açmakta ve güvenmekte zorluk çeker. Bu tarz bireylerin, öz değerleri oldukça düşüktür. Çoğu kendisini, sevgiye ve ilgiye layık bulmaz. Partnerlerine karşı aynı anda hem aşk hem de nefret duygusunu hissedebilirler. Bu durumun en büyük nedeni, çocukluk çağı travmaları ve birincil bakım verenleri tarafından göz ardı edilmeleridir.

Değişim yavaş olur ama mümkündür. Güvenli bağlanmayı sonradan öğrenebilir, kendinizle ve başkalarıyla daha sağlıklı ilişkiler kurabilirsiniz. Küçük bir adım atın: duygularınızı bastırmak yerine gözlemleyin, yargılamak yerine merak edin. Çünkü her farkındalık, içsel iyileşmenin başlangıcıdır. Unutmayın, bağ kurma kapasitemiz bozulmamıştır sadece yaralanmıştır. Ve her yara, ilgiyle, anlayışla ve sevgiyle iyileşebilir.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Psikolog
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version