Ey Hayat

47 Görüntüleme
2 Dak. Okuma

Ey hayat; güneş, bulutların arkasında doğum sancısı çekerken nefes almaya başlamak hiç de yakışmıyor sana. Çatık kaşarın arkasında pamuk vari bir yüreğin sessiz çığlıkları ta içten sağır eder insanı ama kimse fark edemez. Fark etse bile kendine bile söylemeye cesareti yetmez.

Bazılarına hayatın başlangıcı gecenin en karalık anında ilk ağlama sesidir. Bazılarına güneşin sesi var ya, işte o sesin sevinç gözyaşları yağmuru kıskandırır. Güneşin kavurucu sıcağında gölge arayışı karşısında bir annenin gücünü hiç kimse tartamaz.

Sabun köpüğü kadar hayaller kurup nazik ve bir o kadar da sınırlı hayatını izbe sokaklarda sonlandırmaya çalışmak beyhude hayallerin mesleği olsa gerek. Kendini toprak anaya kabullendirme çabasında sıfır çekme ihtimali korkutur, değil mi insanı? Kaplumbağa kadar ağır adımlamak için almaya başlanan nefeslerin hesabına kafa yetmez.

Sahi, yaşamak için kaç adım attık ki dünyada? Hızlı adımlamak için ya tavşan olmak ya da hayata birkaç sıfır önde başlamak gerek, değil mi? Gökyüzü hüzünlenmeden ağlamazmış bulutlar. Tabi ki bu benim bakış açım. Bulutlar ağlamadan da sevinmezmiş toprak diye, hisli bir iç yolculuğa çıktım yine.

Siyah ve beyazın tezatlık kavgasında gizliydi aslında her şey. Sevinçle hüznün kıyasıya mücadelesi hiç bitmeyecek gibi. Akşam güneşi geceyi sabaha gebe bırakacak yine. Güneş, bu sabah da sancısız bir doğum dileğinde. Ya sen?

Saniye işini iyi yapıyor da, akrep ve yelkovan tembel, kafam bozuk yine. Ah, bir de geceden kalma bulutlar merhametli olsaydı, olmaz mıydı? Gece ay ve yıldızlara emanet. Bir de baykuşlara. Gündüzün ne de olsa çok taliplisi var.

Neyse, ben kitap okumaya geri dönüyorum. Gerçek dünyanın monotonluğundan ancak harflerin kelimeleri, kelimelerin cümleleri baştan çıkarması ile kurtulabilirim kanaatindeyim.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version