Farkındalık Üzerine Sohbetler: Hayat Seçimlerden İbarettir

31 Görüntüleme
3 Dak. Okuma

Belki de bu cümleyi defalarca duydun. Hatta bir adım ötesine geçip, bir başkasına sen söyledin: “Yaşadığın şey, aslında senin seçimin.”

Bu benim ilk yazım. Burada yazmak da bir seçimdi. Bugün yazabilecek biri olmayı nerede seçtim? Nasıl seçtim? Kimdim? Neye dönüşmeyi seçtim? Ve en önemlisi, seçebileceğimi ilk ne zaman fark ettim?

Farkındalık üzerine sohbetlerde bugün bunu ele alalım. Umarım bu yazı sana da bir yerden alan açar.

Kendime yolculuğum nefesle başladı. O zamana kadar hayatımda birçok şey oluyordu ve ben… hiçbir şeyi kontrol edemediğimi sanıyordum. Aslında ne kadar kontrolcü olduğumu bile fark edemeyecek kadar içindeydim o döngünün.

Sürekli “Bundan daha kötüsü nasıl olabilir?” diyordum. Birçok şey olurdu — kendimi iyi hissetmemi engelleyen, ilerlememi durduran… Ve hep bir sebebi olurdu: “O kişi yüzünden”, “şu olay yüzünden”, “bu koşullar yüzünden”… Ama hiçbir şey, ben seçtiğim için yaşanmış gibi gelmezdi.

Hatta düşünürdüm, “Eğer ben seçebilseydim, bunların hiçbirini seçmezdim.” Çok uzun süre anksiyete yaşadım. Doktora gitmeyi bile seçmemişim çünkü “bu normaldi.” Benim bir “anksiyetem” vardı, geceleri uyuyamazdım. Bu, hayatımın bir parçasıydı.

Ama bir noktada, bir şeylerin sadece benim için değil, ailem için de zor gittiğini fark ettim. O iletişim problemleri, kişisel alanlara saygı eksikliği, hayattan beklentilerim, hedeflerim ve tüm bunların arasında daralan hareket alanım…

İçinde bulunduğum döngü artık dönmüyordu. Ama yine de kendimi seçecek cesaretim yoktu.

Sonradan fark ettiğim bir şey var: Ben bir “kurtarıcıydım.” Kendimi seçemezdim çünkü hep başkaları için yaşardım. Etrafımdaki insanlar, özellikle de ailem için… Onlar rahat etmeliydi. Eğer bir ihtiyaçları varsa, ben karşılamalıydım.

Ve sonra… Döngü dönmüyordu. Etrafımdakiler için harekete geçmeyi seçmem gerekiyordu hikayemde ama aslında nefes alamayan bendim.

Seçim yapmak elbette kolay olmuyor. “Sınavdan 100 almak istiyorum” demekle, hiçbir çaba göstermeden o notu alamayız. Buradaki “seçim”, 100 almayı istemek ve bunun için gerekenleri adım adım yapmayı göze almaktır.

Bu, “bildiğimizi bildiğimiz” yerden gelen bir farkındalık. Bir de “bilmediğimizi bile bilmediğimiz” alanlar var. Bilinçaltına gömdüğümüz seçimler…

Mesela gece dışarı çıkmak beni hep huzursuz ederdi. Karanlık, benim hikâyemde korkutucudur ve güvenli değildir. Ama zamanla fark ettim ki; başkaları, benim için “güvenli olmayan” saatlerde dışarıda olabiliyor, hayatlarını sürdürebiliyor ve kendilerini güvende hissedebiliyorlardı.

Çünkü ben fark etmeye, gönüllü olmaya başlamıştım. Niyetliydim. Ve hâlâ öyleyim.

Bu konuyu çalışırken, bilinçaltımda karanlığın güvensiz olduğuna dair kayıtları keşfettim. Ve o noktadan özgürleştim.

Evet, hâlâ temkinli ve tedbirliyim. Ama artık biliyorum ki; eğer %1 güvensizlik varsa, sistemin geri kalan %99’u güvenli olabilir. Ve bu yüzden bugün; cesur ve rahat olmayı seçiyorum. Çünkü seçebiliyorum.

Bu sadece bir örnek. Her şeyden önce ilk seçmen gereken kişi kendinsin.

Kendini seçtiğinde, bunun mucizelerine sen bile inanamayacaksın. Yolun ne olursa olsun, nasıl adım atarsan at, nereden başlarsan başla… bugün başla. Bir tane daha sen yok.

Seçmeye, fark etmeye, fark edilmeye, görmeye: İstekliyim. Gönüllüyüm. Talibim.

Daha fazlası için: #dilaranefeste

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yaşam Koçu
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version