Gaz Lambası

Emrullah Çelik 78 Görüntüleme 1 Yorum
5 Dak. Okuma

Yavaşça çöküşe geçen güneşin, günün telaşını ve yoğunluğunu geride bırakarak, geceye bir geçişin kapısını araladığını, gecenin bu kırılgan sessizliğinin, insanları doğanın güzellikleriyle baş başa bıraktığını, aynı zamanda içsel bir huzur ve saygı duygusu oluşturduğunu düşünün.

Bu muazzam manzarayı sessizce izleyerek, kışın sihirli atmosferinde bir an için kaybolma hissini yaşıyorsunuz. Ve bu atmosferde, her adım, her nefes, doğanın ve insanın birbirine saygısının bir ifadesi gibi dururken, gözlerinizi kapatın ve bir an soğuk bir kış gününde eski bir köy evinde bulunduğunuzu hayal edin. Odanın içi loş gölgeli, çünkü elektrikler kesintisi yaşanıyor. Ancak duvarda asılı duran eski bir gaz lambası, odayı hafifçe aydınlatıyor.

Evin taş duvarlarından gelen soğuk, dışarıdaki kış havasını hatırlatıyor. Toprak tavan, ahşap kirişlerle desteklenmiş, yıllara meydan okuyan bir dayanıklılıkla karşınızda duruyor. Karanlık köşelerde gizemli gölgeler oyun oynuyor, eski mobilyaların siluetleri ortaya çıkıyor. Kuzineli odun sobasının ateşi harlanıyor, odanın bir köşesinde titrek ışığıyla görünüyor. Ancak gerçek aydınlatma kaynağı, tavana asılı eski bir gaz lambası.

Titrek alevi, odanın içinde sıcak bir atmosfer oluşturuyor. Gaz lambasının hafif sızdırdığı ses ile birleşen eski bir duvar saatinin tik takları odanın sessizliğini bozarak zamanın geçişini hatırlatıyor.

Gazyağı lambasının titreyen alevi, odanın köşelerinde dans ediyormuş gibi yaklaşan karanlığı geri püskürtmeye çalıştığını, alevin her titremesi odanın içinde bir gizemi ve hüznü uyandırırken loş parıltısı, yıpranmış ahşap kapılarda ve duvarlarda hayali gölgeler bırakıp, ortamı ıssızlık hissiyle doldurduğunu düşünün. Lambanın nazik ışığı, odanın içinde adeta bir bale performansı sergilerken kırılgan, geçici bir güzellikle dans eden bu loş parıltı anın tadını çıkarmaya çalışan bir sanat eserine dönüşme çabası içerisinde, her an kaybolmaya hazır bir zarafeti yansıttığını bir düşünün.

Nasıl olurdu bu lambanın hikâyesi.

Eski mobilyaların ve yıpranmış eşyaların siluetleri bir anlam yüklü şekilde belirirken alevin dansı ile birlikte yükselen duman, soğuk havaya karışarak geceyi daha da gizemli hale getirirdi. Geceyi sisli bir perdeyle örterek, odaya gizemli dokunuşlar bırakarak, titreyen dumanın halkaları ahşap tavanın yüzeyinde gizemli bir mesajın ifadesi gibi geçmişten gelen sırları anlatan titreşimler oluştururken yükselirdi.

Ahşap tavan kirişleri, yılların izlerini taşıyan ve bu izleri ile odanın geçmişine dair hikâyeleri barındıran sessiz tanıklar gibi dururken aynı zamanda odanın içindeki gizemli atmosfere daha da derinlik katarken odadaki her şeyi gören ve duyan, fakat sessiz kalan varlıklar gibi odaya mistik bir hava eklerdi.

Gecenin durgunluğunda dramatik bir film müziği gibi rüzgârın her esintisinde kirişler arasında hüzünlü bir melodi çalınırdı.

Kırılgan camın koruduğu alev, odanın içinde canlı gibi titreyerek varlığını sürdürürken, geçmişin izleri ahşap tavan kirişlerinde can bulurdu. Bu izler zamanla şekillenmiş çatlaklar, lekeler ve dokularla dolu olurdu. Ahşap tavan evin yaşadığı zamanın bir yansıması gibi geçmişte yaşanmış anıları, hüzünleri ve mutlulukları barındırır ve tüm bunlar olurken bu eski ev zamanı durmuş bir mekân haline gelirdi.

Evin kedisi ise, rüzgârla birlikte dışarıdaki soğuğu hissederek hüzünlü bir inilti çıkarırdı. Bu inilti, odadaki sessizliği aniden bozarak, içindeki hikâyelere bir katman daha eklerdi. Kedinin tınısı, sanki zamansız bir melodiyi çağrıştırarak odanın içindeki geçmiş ve şu an arasında bir bağlantı kuruyor gibi rüzgârın soğuğu ve şiddetini hissetmesiyle birleşerek odadaki atmosferin daha da dramatik hale gelmesine neden olurdu. Kendinin bu tınısı içindeki zamansızlığı daha da vurgular ve bu iniltisi geçmişte yaşanan anıları ve bu anılara eşlik eden duyguyu hatırlatırdı.

Gazyağı lambasının titreyen alevi, ahşap kirişlerin gıcırdayan şarkısı ve kedinin inleyişi, bir araya gelerek bu evde yaşanan hikâyelerin sessiz tanıkları olurdu. Odayı saran atmosfer, geçmişin hafızasını canlı tutan bir ruhla dolardı. Gazyağı lambasının titreyen alevi, adeta zamanın nabzını atlatarak geçmişin anılarını yansıtırdı. Ahşap kirişlerin gıcırdayan şarkısı, evin tarihini anlatan bir melodi haline gelirken, kedinin inleyişi ise, sanki evin içindeki ruhu hissediyor gibi, geçmişte yaşananların yankılarını taşırdı. Bu unsurlar bir araya gelerek, evin içinde yaşanan hikâyelerin sessiz tanıkları haline gelirdi.

Gazyağı lambasının ışığında beliren gölgeler, bir masal diyarına davet ediyormuş gibi insanı büyüleyip, belki de o gölgeler, hayallerin ve gerçeklerin iç içe geçtiği, mistik varlıkların serüvenlerini anlatan masalsı bir dünyaya kapı aralardı.

O gece, içsel bir yolculuk ve derin düşüncelerin birbirine karıştığı bir zaman dilimine dönüşürdü. Sessiz hikâye anlatıcıları olan gazyağı dumanı ve titreyen lamba, sanki zamanın ötesinden gelen masalsı varlıkları çağrıştırırdı. Bu cansız objeler, o soğuk kış gecesinde unutulmaz bir geceye tanıklık ederken, sessiz güzelliğin hikâyelerini fısıldayarak anıları geride bırakırdı. Gece, donmuş dünyayı bir anlığına canlandıran, içsel bir serüvene dönüşürdü.

O anın, modern teknolojiden uzak, basit bir yaşamın içinde bulunma duygusuyla içinizi doldurduğunu hissedin. Gözlerinizi kapatarak, bu eski köy evinin huzur veren sessizliğinde, zamanın akışını unutun ve sadece titreyen gaz lambasının ışığında kaybolun.

Sevgi, saygı, dostlukla…

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
1 Yorum
  • Emrullah bey, o güzel günleri sanki tekrardan yaşattiniz bize emeğine sağlık başarılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version