Gül’ün Hikâyesi

28 Görüntüleme
2 Dak. Okuma

Gelin, sizlere Gül Nine’nin hikâyesini anlatayım.

Gül doğduğunda, ailesinde kimse pek sevinmedi. O, istenmeyen ve geç gelen bir çocuktu. Peki, bu onun suçu muydu? Tabii ki hayır. Nedense toplumun bazı kesimleri, bazı çocukları doğdukları günden itibaren suçlamaya başlar, ölünceye kadar da peşlerini bırakmazlar.

Gül’ün iki abisi vardı. Yaşları büyük olduğu için, ailesi onları küçük yaşta sanayiye vermişti. Annesi ev hanımıydı; otoriter, yüzü gülmeyen, en küçük bir olayda ağzından beddua eksik olmayan bir kadındı. Babası ise alkolikti. Eve ne aş getirir ne de başka bir ihtiyaçlarını karşılardı. Sürekli kavga çıkarırdı. Erkek çocuklar, sanayide çalıştıkları günlük ücretlerle eve yiyecek getirirdi.

Gül okul çağına gelince, annesi onu okula göndermek istemedi. Ancak komşuların ısrarıyla ilkokula başladı ve ancak bitirinceye kadar devam edebildi. Sonra onu okuldan aldılar. Bu arada erkek kardeşleri, yirmili yaşlarına geldiğinde, anneleri ve babalarının baskılarına daha fazla dayanamayarak başka bir kasabaya gidip orada yaşamaya başladılar. Bir daha ne evlerini ne de Gül’ü arayıp sordular.

Gül ergenlik çağına gelince, annesi ona ev işlerini, yemek yapmayı öğretmişti. Bazen annesi temizlik işlerine giderken Gül’ü de yanında götürür, “İş öğretiyorum.” bahanesiyle bütün işleri ona yaptırırdı. Kazandıkları paraları ise babası alır, alkol almak için harcardı.

Gül’ün ne bir dostu ne de bir arkadaşı vardı. Komşulardan biri hastalansa, Gül onların evine gider, çorba yapar, evlerini temizlerdi. Bunların hepsini annesinin zoruyla yapardı. Annesi ise akrabalarına ve komşularına, “Ne kadar hamarat bir kız yetiştirdim!” diyerek övünürdü.

Zaman hızla geçti. Gül, gençliğinin nasıl geçtiğini anlamadan kırklı yaşlara geldi. Bu arada babası çoktan vefat etmişti. Annesi ise huysuzlukta zirveye ulaşmıştı. Gül’ün arkasında dolanır, ona neyi nasıl yapması gerektiğini bağırarak anlatırdı.

Şimdi diyeceksiniz ki, “Gül neden evlenmedi?” Elbette isteyenleri oldu. Ama ne annesi ne de babası onu vermedi. Gül, hem evin tüm işlerini yapan hem de eve para getiren kişiydi. Onu vermeye kıyamadılar; aslında vermek istemediler.

Gül, hayatta kendisi için hiç yaşamamıştı. Şimdi ise bir köşede sessizce oturuyor, kimsenin hatırlamadığı bir geçmişin yorgunluğunu taşıyordu.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version