Hayal Kırıklığı

25 Görüntüleme
3 Dak. Okuma

Hayat, hayal kırıklıklarıyla yaşama sanatıdır. İnsan en çok da sevdiklerine kırılır. “Gönül umduğuna küser,” derler ya; bazı insanları öyle çok severiz, öyle çok kıymet veririz ki, onların bir davranışıyla kalbimizi kırabilecekleri aklımıza bile gelmez. Hiç ummadığımız bir anda, o üzerine titrediğimiz, yerlere göklere sığdıramadığımız sevdiklerimiz, sanki tanımadıkları ve incinmemizin onları hiç ilgilendirmediği bir yabancıymışız gibi kalbimizi kırar. Onlara, herhangi birine kırıldığımızdan daha çok kırılırız. İşte o zaman, kimsenin hiçbir şeye değmeyeceğini anlarız.

Bir şiirimde şöyle bir dize var: “İncinmişliklerini nereye saklar insan?” Sahi, nerede saklarız? Eğer bize bahşedilmiş bu hayatı yaşamaya ve çevremizdeki insanlarla ilişkilerimizi sürdürmeye devam edeceksek —bizi incitmiş olsalar da— incinmişliklerimizi saklayacak bir yer bulmalıyız. Kırgınlıklarımızı alır, özenle sarıp sarmalar ve kalbimizin en ücra köşesine kaldırır, çevremizdekilerle ilişkilerimize kaldığımız yerden devam ederiz. Ancak kırgınlıklarımız ve hayal kırıklıklarımız zaman zaman kendini hatırlatır, “Ben buradayım!” der ve canımızı acıtmaya devam eder. Biz de sosyal çevremizle olan rutin ilişkimize hiçbir şey olmamış gibi devam ederiz.

Bazıları “Beni kıran, hayal kırıklığına uğratan insanlarla ilişkime neden devam edeyim ki?” diye düşünebilir. Sosyal medyada ve kişisel gelişim kitaplarında sürekli telkin edildiği gibi, bu durum gerçek hayatta o kadar da kolay olmuyor. “Kimseyi idare etmeyin, alttan almayın; biri sizi üzdüyse, kırdıysa hayatınızdan hemen çıkarın; siz bunu hak etmiyorsunuz, önce siz, sonra başkaları…” şeklindeki söylemler, uygulamada ne yazık ki öyle basit gerçekleşmiyor. Elbette önemliyiz; fakat kırılan kalbimizin ve hayallerimizin müsebbibi, yokluğunu çok da fark etmeyecek biri ise hayatımızdan çıkarılması nispeten daha kolay olabilir. Ancak, bizi kıran ve hayal kırıklığına uğratanlar en yakınlarımızsa, aileden biri ise bu durum o kadar da kolay olmuyor. Akrabalar, kardeşler, eşler ve çocuklar, ne yaşanırsa yaşansın, düğünlerde, bayramlarda ve cenazelerde bir araya gelmek gerekenlerdir.

Sonuç olarak, hayatta karşılaştığımız hayal kırıklıkları ve incinmeleri, ilişkilerimizi sorgulamamıza ve bazen yeniden şekillendirmemize neden olsa da; sevdiklerimizle olan bağlarımızın derinliği, bu zorlukların üstesinden gelmemizde yardımcı olmaktadır. Kırgınlıkların ve hayal kırıklıklarının getirdiği üzüntü, zamanla yerini anlayışa ve affetmeye bırakabilir. Bu süreçte insanın içindeki sevgi ve bağışlama yeteneği, ilişkilerimizin devamlılığını sağlar. Sonuçta, sevdiklerimizle olan ilişkilerimizi sürdürmek ve onlara tekrar kalbimizi açmak, hem kendimiz hem de onlarla olan paylaşımlarımız açısından hayatın getirdiği en değerli hediyelerden biridir. Belki de hayatın gerçek sanatı, bu incinmişliklerle yaşarken yeniden sevgi ve anlayışla bir araya gelmeyi öğrenmektir.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version