Hazan mevsimi derler Eylül için. Halbuki yenilenme, iyileşme, toparlanma, bir önceki senenin kuru dallarından, yapraklarından kurtulmanın mevsimidir Eylül.
Geride kalması gerekenlere veda etmeden bir başlangıç yapılamıyor maalesef. En zoru veda etmek, evet… Alışkanlıklar, konfor ortamı, başlamaya korkmak gibi birçok nedeni de var mutlaka. Ama ne güzel özetlemiş Şems-i Tebrizi: ‘’Düzenim bozulur, hayatım alt üst olur diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?’’
Kader diyebilirsiniz, sistem diyebilirsiniz, evren diyebilirsiniz… Ne demek isterseniz o olsun. Bir şeylerin değişmesi gerekiyorsa bir güç onu değiştirmen için seni zorlar, mesajlar gönderir; görmen gerekenleri görürsün, duyman gerekenleri duyarsın ve artık ‘’Tamam, buraya kadar. Bu değişecek.’’ dersin, demelisin de.
Israrla değiştirmezsen kendini, hayata bakış açını ve olmaman gereken yerde durmaya devam edersen ait hissedemezsin hiçbir yere ve hiç kimseye. İnsanoğlu için aidiyet önemli bir his. Ait olmadığın yerde ya boşlukta savrulur gibi olursun ya da vücuduna asla uyumlu olmayan, rahatsız edici bir yerde sıkışmış kalmış gibi hissedersin.
Elbette zor olacak, elbette sıkıntı çekeceksin ki bu sıkıntıları aşmak da kolay olmayacak. Fakat onları aştıktan sonrasını düşünmeli. ‘’Zor oldu, evet ama ben başardım.’’ demenin hazzı çok iyi gelecek. ‘’Zaman her şeyin ilacı’’ derler. Geçmeyen yaralar, geçse de izi kalan yaralar… Ve bunlarla baş etmenin tek yolu, onların varlığını kabullenip, onlarla yaşamayı öğrenmek.
Size haksızlık yapılmış olabilir, üzülmüşsünüzdür hatta kırılmışsınızdır. O kırıkları tamir etmeye çalıştıkça cam gibi keser, daha çok canınız yanar. Bu acılarla baş etmek herkesin harcı değil tabii ki. Gönlünüzün alınmasını beklemek, bir kere sarılsanız geçeceğini bilmek ama asla bunların olmaması sizi daha çok üzecektir. Hayatı kendinize göre şekillendirmeyi öğrenmediğiniz sürece birileri sizi üzecek, kıracak, yok sayacak… Kendinizi iyileştirmeyi ve sizi kıran, üzen kişilerden bir şeyler beklememeyi öğrenmeniz gerekiyor.
Arkaya dönüp baktığınızda içiniz rahatsa ve elinizden gelen her şeyi yapmış iseniz önünüze bakmaya devam edin. Sizinle olması gerekenler sizinle olacaktır zaten.
Her kim olursa olsun, sizin O’na davrandığınız gibi davranmıyorsa, sizin verdiğiniz değerin farkında değilse ve sizi değersiz hissettiriyorsa arkanıza bakmadan o kişiden uzaklaşmanızda fayda var. Kişi herkesi bir şekilde affedebiliyor, fakat sıra kendine gelince o merhameti kendine gösteremiyor. Kendi içinizde kendiniz ile hesaplaşmak çok zor oluyor. Böyle bir şey yaşamamak için kendi hakkınızı gözetin lütfen.
Her Eylül sizin için arınma mevsimi olsun. Ruhunuzu, kalbinizi karanlıktan ve kötülükten arındırın…
Her zamanki gibi;
Sizi, kalbinize ve ruhunuza teslim ediyorum…
İçinizdeki çocukla olan sohbetiniz hiç bitmesin…
Hayatınızın en güzel bölümü çocukluğunuz, en masum yanınız çocukluğunuz; onu sakın ihmal etmeyin…
En güzele emanetsiniz…
Sevgi ve saygıyla…