Hukukun ve Vicdanın İhaneti İftira Suçu

43 Görüntüleme
3 Dak. Okuma

İftira, ahlaki bir çöküştür. Bir kimsenin masum olduğunu bile bile onu suçlu göstermek, insanlık onuruna ihanettir. İftira, yalnızca bireyin onuruna ve itibarına yönelmiş bir saldırı değildir; aynı zamanda yargı mekanizmasını manipüle eden, adaletin saygınlığını zedeleyen bir eylemdir. Türk Ceza Kanunu’nun 267. maddesinde düzenlenen bu suç, hem ceza hukuku hem de toplumsal ahlak bakımından en ağır nitelikteki saldırılardan biridir. İftira, bazen kişisel çıkar için, bazen intikam duygusuyla, bazen de sırf “canı istediği” için işlenir. Ama sonuç hep aynıdır: bir masumun hayatı karartılır, adalet kirlenir, hukuk yara alır.

TCK m. 267 hükmü şöyledir:

“Yetkili makamlara ihbar veya şikâyette bulunarak ya da basın ve yayın yoluyla işlemediğini bildiği halde bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

Ayrıca, fiilin maddi eser veya delillerini uydurarak iftirada bulunulması halinde ceza yarı oranında artırılır.

bu suç, sadece bir bireyi hedef almaz; devletin cezalandırma yetkisini manipüle eder, adalet mekanizmasını kendi kirli amaçları için kullanır.

Maddenin lafzından hareketle iftira suçunun unsurları şunlardır:

  1. İsnat (suç yükleme) fiili: Kişiye belirli bir suçun işlendiği yönünde ithamda bulunulması,
  2. Yetkili mercie bildirim: İhbar, şikâyet veya basın aracılığıyla kamu makamlarının harekete geçirilmesi,
  3. İsnadın asılsızlığı: İsnat edilen fiilin gerçeğe aykırı olması,
  4. Kast: Failin mağdurun suçu işlemediğini bildiği halde bu isnatta bulunması

Bir hukuk devletinde, bireylerin en temel güvence duygusu, masumiyet karinesine olan inançtır. İftira, bu inancı yıkar. Bu nedenle, iftira suçuna ilişkin yaptırımların yalnızca ceza boyutuyla değil, ahlaki ve etik farkındalık düzeyinde de güçlendirilmesi, toplumun adalet duygusunu korumanın zorunlu bir gereğidir.

Bugün ülkemizde, özellikle sosyal medya üzerinden ya da kişisel çıkar saikiyle yapılan asılsız suç isnatları, adaletin en ciddi erozyon kaynaklarından biri haline gelmiştir. Hukuk, bireylerin elinde bir intikam aracına dönüşmemelidir. Hukuk, asla bir kişinin kinine veya intikam duygusuna hizmet eden bir araç olamaz. Adaletin temeli gerçektir. Gerçeği bilerek çarpıtan, yalnızca bir kişiye değil, topluma karşı suç işlemiştir. Adalet mekanizmasını yalanla yönlendirmeye kalkışmak, devletin yargı yetkisini kirletmek demektir.

Oysa unutulmamalıdır:

Gerçek, er ya da geç su yüzüne çıkar. İftira atan, sonunda kendi vicdanında mahkûm olur. Ve o hüküm, her türlü temyiz yoluna kapalıdır.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Avukat
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version