Huzurun İzinde: Bilinçli Yaşamın Erdemi

28 Görüntüleme
3 Dak. Okuma

Bir gülüşün ardında sayısız kırgınlık, kırk yıllık dostluğun içinde nice ihanetler, bir yalanın ise yıllara bedel ağırlıklar taşıdığını öğrenmek bu yaşlara nasipmiş. Yaş ilerledikçe hayatımızdan çıkardıklarımız sayılmaz olmuş. Ömür neye yetiyorsa, artık gelen güzel şeyleri yaşamak daha müstesna, daha anlamlı. Mutluluktan çok huzur aramak, ilerleyen yaşlarda elzem hale gelmiş. Hani düşünürün dediği gibi: “Az eşya, az insan, çok huzur.” Bu, insansızlaşma değil; konfor alanını belirgin çerçevelerle çizmek. Yeri geldiğinde yalnız başına kahve içmek, yemek yemek, kirlenmiş, sıkışmış hayatın etüdünü yapmak lüks değil, bir ihtiyaç. Kendimize yapacağımız en büyük yatırım; erdemleri karakterimizde koruyarak, çevreye zarar vermeden, örnek bir yaşam sürmek. Zarar derken; yanlışlar, yersiz davranışlar, olgunlaşmamış karakter ya da tamamlanmamış kişilikle görüntü kirliliği yaratmamak. Kişi sadece kendisi için değil; çevresine saygı duyarak, önem vererek yaşamalı. Aksi halde, bencil duygularla ruhunu tatmine çalışan, sevgi ve güveni esirgeyen biri kendine ve çevresine zarardan başka ne sunabilir?

Düşünme yetisini yitirmiş ruhlar, er ya da geç kaybolmaya mahkûmlar. Yaratılmışların en mükemmeli olan insan, düşünme yeteneğiyle var. Ama bu yetiyi kullanmazsa, kendini darağacına çekmiş olmuyor mu?

Hayat, bir asansör gibi. Hangi kata çıkmak ya da inmek istediğimize biz karar veririz. Önemli olan, bu kararı bilinçli vermek. İşte burada irade devreye giriyor. Aradığımız şey nedir? Mutluluksa, filozoflar bunun için, “İyinin ve kötünün bilgisine sahip olup buna uygun yaşayan insan mutlu olur,” der. Huzursa hedef, Epiktetos’un sözü rehber: “Daha yüksek bir yaşamın en önemli şartı huzurdur.” Huzur, kalabalıkların gürültüsünden uzak, sade bir yaşamda saklı. Azla yetinmek, gereksiz yüklerden kurtulmak insanı hafifletiyor. Çevremizi sevgiyle, saygıyla kuşatırsak, kendi iç huzurumuzu da inşa ederiz. Hayat, bilinçli seçimlerle anlam bulur. Hangi tuşa basacağımıza karar vermek elimizde. Önemli olan, bu seçimi yaparken kendimize ve çevremize karşı dürüst olmak, erdemle yaşamak. Ancak o zaman, ömür dediğimiz bu kısa yolculuk gerçekten yaşanmış olur. Sokrates’in dediği gibi: “Kendini tanıyan insan, huzuru bulur.” Bu, içsel bir yolculuk gerektirir. Kendimizi tanımak, neyi istediğimizi, neyin bize zarar verdiğini anlamak, hayatı sadeleştirmekle başlar. Çevremizdeki gürültüyü susturmak, gereksiz ilişkileri, yükleri geride bırakmak ruhumuzu özgürleştirir. Huzur, dışarıdan gelen bir hediye değil; içimizde inşa ettiğimiz bir sığınak. Bu sığınağı kurarken başkalarına zarar vermemek, onların da huzuruna saygı göstermek erdemin ta kendisi.

Yaşam, bir ayna gibi. Ona ne sunarsak, onu yansıtır. Sevgisizlik, bencillik ya da bilinçsizlik sunarsak; kaos ve mutsuzluk geri döner. Ama sevgi, saygı ve bilinç sunarsak, huzur buluruz. Her birimiz, kendi asansörümüzde birer yolcuyuz. Hangi kata çıkacağımız, hangi yükleri taşıyacağımız bize bağlı. Bilinçli bir irade, sade bir yaşam ve erdemli bir karakterle huzurun kapısını aralayabiliriz. Ömür kısa ama anlamlı kılmak bizim elimizde.

Kendimize ve çevremize karşı dürüst olalım; çünkü gerçek huzur, sadece içten gelen bir çabayla mümkün.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version