Kalbinin kıyısına iliştiyse biri, oraya rastgele oturmamıştır. (Nazan Bekiroğlu)
Bazen bir bakış, bütün suskunlukları konuşturur. Bazen bir gülümseyiş, uzun zamandır unuttuğun duyguları uyandırır. Ve bazen… bir insan gelir, hiçbir şey sormadan kalbine dokunur. Bilmeden oldu her şey. Ne bekliyordum, ne arıyordum. Ama bir gün… tanıdık bir huzur gibi bir ses yaklaştı kalbime. Ne geçmişin yankısı vardı ne de geleceğin korkusu. Sadece oradaydı. Gözlerime baktı ve sanki içimdeki bütün sessizlikleri duydu.
Zamanla fark ettim… Birini sevmek için uğraşmıyorum artık. Seviliyorum. Kelimelerinin sıcaklığı, ilgisinin samimiyeti, en çok da varlığının dengesi beni dönüştürdü. Kalbimde ince bir yer açıldı ona. Gürültüsüz, sakince… Ama derinden. Ben yeniden sevmeyi öğrendim belki de. Ama bu sefer kırılmak korkusuyla değil, kıymet görmekle. Bu sefer aramakla değil, bulunmakla. Birini yavaş yavaş tanımanın güzelliğiyle, her gün bir adım daha yaklaşmanın telaşsız heyecanıyla… İçimde bir bahar var şimdi. Ne gösterişli çiçekleriyle övünen bir mevsim… Ne de gelmek için söz isteyen bir zaman… Sadece geldi. Ve ben, hayatı ilk defa bu kadar yumuşak bir yerinden tutuyorum.
Her şeyin aceleye geldiği, herkesin bir şeyler tükettiği bu çağda; onun sabrıyla tanıştım. Bana hiç sormadan anlamaya çalışan, beni değiştirmeye çalışmadan yanımda duran birini tanıdım. Göz göze gelince değil, gönül gönüle yürüyünce anlam kazanan bir sevgi bu. Sözler değil, davranışlar anlatıyor sevgisini. Belki bu yüzden her şey bu kadar gerçek.
Şimdi bir mesaj beklemekten çok, o mesajda ne hissettiğime dikkat ediyorum. Onun yanında geleceğe dair planlar kurmuyorum, çünkü onunla geçen an zaten yeterince kıymetli. Geleceği düşünmeden mutlu olabildiğim, geçmişi sorgulamadan huzurlu hissettiğim bir hâl bu. Ve evet… en çok da bu yüzden değerli.
Bazen insan bir başkasında tamamlanmaz. Ama biri gelir, sende eksik kalan yerleri seninle birlikte onarır. Kendi varlığını seninle büyütmez; senin varlığınla büyümene destek olur. Ben işte böyle bir kalpte dinlendim. Ne rüzgârla savruldum ne de güneşte yandım. Sadece, bir ağaç gibi kök saldım o güvenin içine.
Şimdi anlıyorum ki, gerçek sevgi bazen sessizce gelir; yormaz, sorgulamaz. Hatta belki “aşk” demeye bile çekinirsin, çünkü kelimelere sığmaz. Ama hissedersin… her dokunuşta biraz daha iyileştiğini, her bakışta biraz daha kendine yaklaştığını. Onun varlığıyla tamamlanmıyorsun belki ama onunla eksik hissetmiyorsun.
Belki de en güzeli bu… Sevginin adına ihtiyaç duymamak. Ona bir etiket koymadan, sadece hissederek yürümek. Zamanla, güvenle, sabırla… Ve o adımların seni bir gün nereye götüreceğini bilmiyorsun ama ilk defa korkmuyorsun. Çünkü yanında, hiçbir şey olmadan da sana her şeyi hissettiren biri var.