Gecenin Karanlığına Doğuş

Zeynep Bingöl 74 Görüntüleme 18 Yorum
2 Dak. Okuma

Apansız uykum kaçıyor bu gece. Gecenin kara pelerini, üstümü örtmeye gelmişti bile. Kimi için huzur, kimi için umut gizliydi. Şehir yorgundu, ben yorgundum, gece yorgun. Kelimelerin konuşmasını bekliyordum. Bir fısıltı gibi bazen. Bazen de melankoli, bir kış gecesinin çıkardığı sesler gibi.

Zaman ne kadar zor ilerliyor. Dakikalar, kıpırdamıyor. Akrep ve yelkovan birbirini takip etmiyor. Bir his var içime oturan sanki boğazıma basan. İçimde savrulmalarla yorgun düşünceler. Karanlığa açılan kocaman çaresiz gözler. Kurtaran kimse yok. Gecenin sessizliği arttıkça birtakım huzursuzluklar dolmuştu içime. Sessizliğin içinde kendi sesimle boğuşuyordum. Gökyüzü biraz daha karanlıklaştı, mavi üstüne mavi, her saniye biraz daha mavi ve daha derin .Gökyüzüne baktıkça derinleşen bir ahenk kapladı içimi. Tıpkı güneşini arayan çocuk misali.

Gece sabırla sabaha kavuşmuştu Dört dörtlük yerleşmişti güneş gökyüzüne .Sabah güneşi ışıklarını dünyanın üzerine salmıştı çoktan. Aydınlık bir sabaha kavuşmak için, gecenin puslu karanlığına gömülüp çıkmıştım. Adeta ebedi huzura ermişçesine. Belki de kendimden önce uyandım…

Hiç kıpırdamadan, hiç konuşmadan oturup iç sessizliğimi dinliyordum. Yeni başlayan sabaha, korku içinde uyanmamıştım. Buhranlı gecelerimin sabahında güneşin doğuşu beni sakinleştirmişti bu kez. Tatlı tatlı esen rüzgar, odamın penceresinin açılmasıyla beraber şiddetlenmişti. Gökyüzü bulutlarla kaplanmıştı. Az sonra yağmur yağmaya başlayacaktı. Gök gürültüsü ile birlikte yağmaya başlayan yağmur ve yağmur sonrasındaki toprak kokusu huzur vermişti bana. Kahvemden bir yudum aldım ve etrafı seyre daldım. Birden pencerenin demirlerine bir kuş konuverdi. Pencere camına çarpan kanatlarının çıkardığı tiz ses doldurmuştu odayı. Kafası karışmıştı sanki. Adeta nereye gideceğini nerede duracağını karar veremeyen tıpkı bir sersem ben gibi.

Ne işin var bu pencerede? Benim yolculuğum içimden içime doğru, kendime ulaşma çabası… Peki ya seninki nereye? Diye sormadan yapamıyordum. Oradan oraya çırpınan bir muhabbet kuşuydu bu sanırım. Açık mavi kanatları kafasına doğru koyulaşan mavi tonuyla tıpkı bir gökyüzünü andırıyordu. Turuncu gagasının altına doğru bir bulut gibi beyazlaşan karnı sevimliliğini ortaya çıkarıyordu adeta. Göğün mavi derinliklerine kanat çırpıp uçmuştu bile çoktan. Bilmem ki kuşlar bu hengamenin neresine uçar.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
18 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version