Kanayan Yaramız Filistin

Neşe Kayan 56 Görüntüleme Yorum ekle
3 Dak. Okuma

Çocukluğumdan beri Filistin deyince aklıma; savaş, çocuklar, kan ve şehâdet gelir. Haberlerde bombalanmış ve yerle yeksan olmuş şehirler.. kucağında, küçücük kefene sarılmış şehit evlâdını acı ve gözyaşlarıyla taşıyan anne babalar.. hastaneye yetiştirilmeye çalışılan kana bulanmış yaralılar… Arapça İsrail’e lânet kusan nineler dedeler… Eşref Ziya’nın; “Bir güneş doğuyor bir güneş Filistin’de”, “Kara gözlerinde mahmurca gülüş, gayrı uyanılmaz uykunda mısın, cennette döşenmiş tahtında mısın”, Ömer Karaoğlu’nun; “Şehit tahtında Rabbe gülümser” ilâhilerini dileyerek büyüdüm ve çok şükür ki hep bir Kudüs bilinci canlı şekilde duruyordu içimde.

Dünyanın gözleri önünde vuku bulan bu vahşet Ortadoğu’nun genelinde yaşanageliyor uzun yıllardır fakat Filistin’de , Gazze’de , Kudüs’de kan hiçbir zaman durmadı. Son 1 ay içerisinde ise artık dayanılmaz raddeye geldi. Kanlar içerisinde hastanenin bir köşesinde yatan, şehit olmak üzere olan kardeşine, kendi kanayan yarasını da bir bez parçasıyla bastırarak ve ona kelime-i şehâdeti telkin eden küçük abi.. hastane koridorlarında küçük bir bebeği battaniyesiyle taşıyarak ve gülüşerek kelime-i tevhîd getiren ve ne yaptıkları sorulduğunda; “şehitçilik” oynadıklarını söyleyen küçük kız çocukları.. yıkılmış evlerin arasında, büyüdüğünde ne olacağı sorulduğunda donuk bakışları ile; “Gazze’de çocuklar büyüyemez çünkü şehit olurlar” cevabını veren çocuklar.. okulların kapanma sebebinin tatil olması değil de şehit olan öğrencilerin çocukluğu nedeniyle olması artık bizleri perişan etti, yüreklerimizi paramparça yaptı. Çünkü bunlar insanlığın son noktasıydı.

Yediğimiz yemekten, içtiğimiz sudan, uykudan haya eder olduk. Müslümanlığımızı, ümmet olma bilincimizi hattâ insanlığımızı sorgular olduk. Kendi içimizde ayrışırsak, birlik olamazsak Filistin’i kurtaramayacağımızı kederle tekrar ettik durduk. Bütün bunların yanında dualarımızı, Fetih Sûrelerimizi, Teheccüdlerimizi, hatimlerimizi, sohbet programlarımızı çok şükür ki daha da sıklaştırdık. Cihada önce kendimizi düzelterek, hakiki Müslüman gibi yaşayarak başlayacağımıza ve Allah’ın izniyle Kudüsümüz’ü de böyle fethedeceğimize dâir sözler verdik, dualar ettik ve etmeye de devam ediyoruz.

Bunların yanında böylesi bir katliama hiç sesi çıkmayan, sadece seyirci kalan ve hatta “Bunların Arapların meselesi” olduğunu söyleyen, Müslüman(!)lar da var aramızda ne yazık ki… Bütün dünya ve hatta Avrupa ülkeleri ayağa kalkmışken, bunun artık Müslümanlık meselesi değil bir insanlık meselesi olması bile onların mühürlü kalplerini yumuşatamadı. Allah hidayet versin bu zavallılara..

Bugün (cumartesi günü) İstanbul’da 1,5 milyon Müslüman, Filistinli kardeşlerimiz için tek yürek olduk. Yaradan’a katil İsrail ordusunun üzerine ebabillerini göndermesi için yakardık. En çok da Mescid-i Aksa’ya dilimizde tekbirler ve elimizde Türk bayrakları ile girebilmenin hayallerini kurduk.

Umudumuzu en çok diri tutan şey ise Rabbimizin vaadiydi: “Biz kitapta İsrailoğullarına şu hükmü de bildirdik: ‘Siz ülkede iki defa fesat çıkaracak ve açık zorbalıklar yapacaksınız. Onlardan birincisinin vâdesi geldiğinde, kuvvet ve şiddet sahibi olan kullarımızı sizin üzerinize musallat ederiz. Onlar sizi yakalayabilmek için evlerin aralarına bile girerek her tarafı didik didik edip araştırırlar. Bu yerine getirilmesi gereken bir sözdür.” (İsra, 17/4-5). Allah-u Azîmüşşan o günleri görebilmeyi bizlere nasip etsin inşallah.

Bu İçeriği Paylaş
Yazan Neşe Kayan
Bağlantılar:
Öğretmen / Yazar
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version