Karlı Bahar

Abdulhadi Yazıcı 46 Görüntüleme Yorum ekle
5 Dak. Okuma

Sessiz ve kışın ortasında üzeri çizili bir park kamelyasından yazıyorum bu satırları sizlere. Bu yazı sizlere ulaşınca benim nerede olacağım muallak. Belki bir asker taburunda belki de boğazın serin sularını işgal eden bir vapurun içinde. Yada bir gün sonra yazıma devam ettiğim kütüphanesi camın kenarında duran karlı bir şehrin odasının penceresinden. Telefonumda ise şu an çalmakta olan birçok hüzne tanıklık etmiş Rodrigo Gitar Konçertosu. İnanın bana insanı öyle büyük hüzünlere sürüklüyor ki sanki kışı pencere kapalıyken bile gönlünüze taşan kar taneleriyle yaşıyorsunuz. Belki bu yazının sizlere ulaşması Mart ayını bulacaktır. Ancak ben ocak ayının son günlerine tekabül eden 27 Ocak Cumartesi günü bu yazıyı kaleme alıyorum. Hava bugün oldukça karlı tüm umutsuzluğu yorgunluğu ve içimizde bastırmaya güç yetiremediğimiz binlerce duyguyu bastırmak ister gibi ardı ardına diziyor beyaz gözyaşlarını yeryüzüne.

Biliyorum birçoğumuz misafiri olduğumuz bu dünyanın ebedi sahibiymiş gibi davransak da eninde sonunda ufak bir hastalık bizi bulduğunda veya bir arkadaşımızın hayatını kaybedince artık olmadığı gerçeği bizi kavrayıp sarssa da yokluğun varlığını hissetmek duygusuna erişiyoruz. Veya tam tersini düşünürsek karın yağdığı anda güzel bir şiir okumak veya başlarda da bahsettiğim güzel bir şarkıyı sevdiklerimizle paylaşıyor olmakta dünyaya bağlanma hissiyatının en bariz örneklerinden. Ancak bütün bunlara rağmen etrafımdaki insanlara bakınca birçoğu her ikisinin de farkında olmayıp bir canlıya merhamet dahi duymadan bir insanın derdini sırf insan olduğu için değil de  menfaati uğruna dinleyen ve en önemlisi ise karşısındakini hiçbir şekilde anlamaya çalışmayan insanları görünce de umudum gittikçe azalıyor.

Ancak hayatta bizi iyileştirecek binlerce şey de var bu hayatta. Bunlardan birisi hiç şüphesiz ilgi alanlarımdan olan Tiyatro sanatı. Her defasında Turgut Özakman’ın meşhur tabiriyle “İnsanı insana insanla insanca” anlatma sanatıdır. Gerçekten yaşamından ödün verir bir çırak ustasına hayat olmak için kimi zaman sahneler yaşasın da seyir keyfi çoğalsın diye sağlığından. Değer mi derseniz tabiki burada kelimelerin tabir kuvvetine sığınarak anlatılamayacak kadar değer bu sanata. Herkes kendi ilgilendiği sanat dalı için böyle konuşur mu bilmem ancak o kişiye sanatçı denilmesi için birçok şeyden odun vermek gerekir. Bütün bu görüşleri neden aktardığıma gelecek olursak Nisan ayında muhteşem bir oyunla tekrardan sanatımı icra edeceğim haberinin sevincini sizlerle paylaşmak içindi.

Sahneden biraz da bahsetmek gerekirse herkes bir zerreci dahi olsa bir şeyler bulur bir şeyler kazınır zihnine ufak bir hatıradan pek fazla. Mesela kimi zaman sarılırsın dostuna, kimi zaman düşmanına nice öğütler sıralarsın sözlerin hikmetine sığınarak. Kimi zaman savaşların ne kadar anlamsızca devam ettiğinden, kimi zaman bazı coğrafyalarda dökülen kanın renginin olmamasından, kimi zaman ise dünyanın ortasında yer aldığı düşünülen bir yerdeki çocukların hayvan yemlerini yemek olarak yiyip babalarının yada annelerinin mezarlıklarda canlı olarak gömen ve öldükten sonra yakan zorbaları haykırırken bulursun yarınlar hiç yokmuşçasına. Kimi zaman ise geleceğini ve hayatını yok sayan hak etmediği bir hayatı genç yaşta zorbalıkla dayatılan ve bunun sonucunda yaşamına son veren o genç çocuk gelir aklına.

Kar işte bütün bu arzuları unutturmak yada zihin haritamıza bir çıkış krokisi sunmak için çıkar çoğu zaman. Ancak kimisi büyük moloz yığınları arasında yükselen binaların arasında yağmasını bir umut bekler, kimisi ise yakacak bir şeyi olmadığı için hiç yağmasın diye Rabbine yakarır.

Neyse bizim de heybemize bunları dile getirirken dertlenip yazmak düşerken sizin heybenize ise bol mutluluk ve güzel umutlar düşsün inşallah.

O günü görmek için sade bekleyeceğiz,
Göreceğiz bir sabah yeşil tomurcukları.
Hazırlanıyor gibi, gökyüzü, ufuk, deniz,
Bir sabah dökülecek baharların baharı.

Bu bahar yalnız mesut günler taşımaktadır,
Baş başa kalacağız kenarında bir suyun,
Göz alabildiğine yeşil uzanan çayır,
Bir saadet içinde sessiz otlayan koyun.

Bu bahar güleceğiz en içten bir sevinçle,
Bir melek ordan bize uzatacak elini.
Beni bırakma kalbim, kalbim sen bana söyle.
Ümitlerin en güzelini!..*

(Baharı Beklerken / Ziya Osman Saba)

Mutlu bahar günlerine kavuşmak temennisiyle…

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version