Kırılma Noktası

29 Görüntüleme
2 Dak. Okuma

Her hayatın bir kırılma noktası vardır. Öyle bir an gelir ki o ana kadar bildiğin tüm gerçekler, inandığın tüm hayaller, tutunduğun tüm umutlar tuzla buz olur. O an, bir zamanlar göğe uzanan ağaçların kökleri çürür; gökyüzü bildiğimiz maviliğini kaybeder ve sadece gri, ağır bulutlar kalır geriye. Bu ne bir başlangıç ne de bir son gibidir; daha çok, zamanın donduğu, nefesin kesildiği bir boşluktur.

İşte o anda iç sesin bile sana yabancı gelir. Yüreğindeki sancı, bir zamanlar yeşeren en güzel duyguların üzerine biriken ağır bir enkazdır. Kelimeler dudaklarından dökülmez; çünkü ne söylesen eksik kalır, ne kadar anlatsan anlamı yitirir. Sadece suskunluğun derinliği, o anın ne kadar büyük bir boşluk meydana getirdiğini anlatır.

Bu, bir düşten uyanmak gibidir. Bir zamanlar gökkuşağına inanan o çocuksu ruhun şimdi soğuk bir gerçeğin çıplaklığıyla yüzleşir. Umutlar, yarım kalmış şiirler gibi bir köşeye atılır. Artık ne ileriye gidebilirsin ne de geriye dönebilirsin. Sadece orada, zamanın ve mekânın dışında bir yerde, kendine yabancılaşmış bir bedenle durursun.

Ancak her kırılma noktası, aynı zamanda bir dönüm noktasıdır. O enkazın altından kalktığında yeni bir başlangıcın tohumları yeşermeye başlar. Belki de yeniden inşa etmek için her şeyi yıkmak gerekiyordur. Belki de gerçek güç, parçalanmış kalbinin kırıntılarını toplayıp onlardan daha güçlü, daha dayanıklı bir yapı kurabilme becerisinde yatar. Her parçalanma, her hüzün, her kayıp seni sen yapan yeni bir katman ekler üzerine.

Ve zamanla anlarsın ki o kırılma noktası sadece bir son değil, aynı zamanda yeni bir hikâyenin ilk satırıdır. O hikâye, acıdan damıtılmış, kayıptan beslenmiş ama aynı zamanda bilge bir ruhun eseridir. Çünkü bilirsin ki en karanlık gecenin ardından bile güneş doğar ve bazen en güzel renkler, en derin hüzünlerden yeşerir…

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version