Milgram Deneyi: Ne Zaman “Hayır” Diyebileceğiz?

25 Görüntüleme
3 Dak. Okuma

1961 yılında Amerikalı psikolog Stanley Milgram, insan doğasına dair oldukça sarsıcı bir sorunun peşine düştü:

Bir insan, yalnızca otorite istedi diye, vicdanına aykırı bir davranışı ne kadar ileri götürebilir?

Bu soruyu yanıtlamak için Milgram bir deney kurguladı. Katılımcılara hafif bir yalan söylendi: Karşı odada bulunan “öğrenci”ye kelime eşleştirme soruları soracaklar, her yanlış cevapta da artan dozlarda elektrik şoku vereceklerdi. (Gerçekte şok yoktu, öğrenci rolünü bir oyuncu canlandırıyordu.)

İlk şok 15 volt. Sonraki 45. Derken 150… 300… 450 volt.

Çığlıklar geliyor. “Kalbim kötü, durun.” diyor öğrenci.

Ve katılımcı dönüp görevliye bakıyor.

Aldığı yanıt şu:

“Lütfen devam edin.”

“Deney gereği bunu yapmak zorundasınız.”

Ve çoğu kişi, görünürde zarar verdiğini bile bile, düğmeye basmaya devam ediyor. Sadece biri “öyle yap” dedi diye.

Katılımcıların %65’i, ölümcül olabilecek 450 volta kadar devam etti. Çünkü bu insanlar kötü niyetli değildi; sadece sorumluluğu bir başkasına devrettiklerinde, yaptıkları şeyin ahlaki yükünü hissetmemeye başlamışlardı.

Bu deney yalnızca laboratuvarda değil, hayatın her alanında karşımıza çıkabilecek bir durumu temsil ediyor. Her gün pek çok insan, otorite figürlerinin, kuralların ya da geleneklerin yönlendirmesiyle, neyin doğru olduğunu içsel olarak sorgulamadan davranıyor. Bazen “yukarısı böyle istiyor,” bazen “kural böyle,” bazen de sadece “benim görevim” denilerek yapılan şeyler, bireyin kendi vicdanından uzaklaştığı bir çizgiye dönüşüyor.

Türkiye’de de bu durumun izlerini görmek mümkün. Ailede, okulda, iş yerinde… Bize çoğu zaman uyum sağlamak, sessiz kalmak, büyüklerin sözünü dinlemek öğretiliyor. Hâl böyle olunca, otorite karşısında iç sesimizi bastırmak, bir refleks hâline geliyor.

Oysa bazen sessizce durmak, bir zinciri kırmak için yeterlidir.

Ve o zincir kırıldığında, yalnızca davranış değil; düşünme biçimi, sorumluluk duygusu ve insanın kendine bakışı da değişir.

Çünkü bir şeyi yapmamız söylendi diye yapmamız, onu doğru kılmaz.

“Hayır” diyebilmek; sadece bir karşı çıkış değil, aynı zamanda kendimizi tanımanın, vicdanımızı duyabilmenin bir göstergesidir.

Kendimize şu basit soruyu sorabildiğimizde gerçekten büyümeye başlarız:

Bunu gerçekten istiyor muyum, yoksa sadece bir başkasının dediğini mi uyguluyorum?

Bazen insanın en derin özgürlüğü, hiçbir şey yapmamaktan geçer:

Basılmayan bir düğme, edilmeyen bir itaat, verilmemiş bir zarar…

Ve belki de tam o anda, insan yeniden kendisinin kim olduğunu hatırlar.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Psikolojik Danışman
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version