Sessiz Vaveyla

Gamze Özbağ 39 Görüntüleme 11 Yorum
4 Dak. Okuma

NEDEN BEN?

“…hepimiz biliyoruz ki hayat bütün canlı varlıklar için ta başlangıçtan zahmetli bir şeydir..” diyor Platon.

Gerçekte yaşam dediğimiz olgu; acısıyla, tatlısıyla, kazançlarıyla, kayıplarıyla bir bütün ve kimse için kolay değil. Olumlu olumsuz her durum, hayatın içinde birbirini tamamlayan puzzle parçaları gibi. Bütünü göremeyen insan bazen bu parçalara anlam vermekte de zorlanıyor haliyle.

Çevremizde yakınlarımızın deneyimlediği hastalıklar, kazalar, ölümler, ihanetler, hayal kırıklıkları; yaşamın bu inişli çıkışlı yolculuğunu kısmen bize hatırlatsa da, insan kendi başına gelmedikçe tam manasıyla idrak edemiyor sanırım.

Hüzünlenen bir dostumuzun; başını yaslayacağı omuz olmak, yakınını kaybettiğinde taziyede bulunmak, bir hastalıkla mücadelesinde destek ve teselli cümleleri kurmak ,umutsuzluğunda karanlığına bir mum yakmakta oldukça başarılıyken; benzer olumsuzlukları kendi dünyamızda deneyimlediğimizde, aynı performansı gösteremiyoruz maalesef.. Çünkü kabul etmek istemesek de, herkesin dünyası kendi etrafında dönüyor. Ancak bizim dünyamıza isabet eden bir acı, gerçek manada dünyamızı başımıza yıkıyor! Bu doğrudur demiyorum lakin; durum çoğunlukla böyledir.. Bizim dışımızdakilere ne kadar üzülürsek üzülelim, empati kurmaya çalışırsak çalışalım ne yazık ki tam manasıyla karşılık bulmuyor, bulamıyor.

İşte tam da bu yüzden “Sınanmadığınız bir acı üzerine konuşmak her zaman kolaydır.” diyen Tarık Tufan’a hak vermemek pek mümkün değil..

İnsan, hayatın beklenmedik yerinden gelen bir soruyla/sorunla sınandığında, duruşunu korumakta zorluk çeker ve tabir yerindeyse sudan çıkmış balığa dönebilir. Önceleri başkalarını teselli için kurduğu cümleleri, kendisine söyleyemez hale gelebilir ve adeta yaşadığı travmalarla lal kesilir yada sessiz bir vaveyla büyütür içinde. Böyle durumlarda bu sessiz vaveyla; istemsizce, tüm inancımıza rağmen, bizi kemirmeye başlar..

“Neden Ben?”

“Bu hastalık neden beni buldu?”

“Neden ben başarısızlığa, hayal kırıklığına, ihanete uğradım?

“Bunlar neden benim başıma geldi?

Bu sorular, sorgulamalar hiç bitmez. Ve çoğunlukla da hak etmediğimizi düşünürüz, sanki diğerleri hak etmiş gibi!

Sevgili Okur;

İç sesin “Neden Ben?” diye sana sorduğunda, ona lütfen soruyla karşılık ver. Susacağını göreceksin..

“Neden ben olmayayım ki?”

Bu zamana kadar başka coğrafyalara ,başka evlere ,başka gönüllere isabet eden acılar neden bize de dokunmasın ki? Yoksa biz, hayatın tüm olumsuzlukları başkalarına değsin de, bizi teğet mi geçsin istiyoruz! Hiç yara almadan, hiç düşmeden, hiç sınanmadan mı bu yolculuğu tamamlayacağımızı zannediyoruz.

Ne yanlış bir zan!

Ne beyhude bir beklentidir bu..

Ankebut Suresi‘ndeki “İnsanlar, “İnandık” demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı zannederler.”(29/2) ayetini nasıl anlayacağız o vakit?

Yine Bakara Suresi‘ndeki “Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle sınayacağız. Sabredenleri müjdele!” (2/155) ayetini hayatımızın neresine koyacağız?

Elbette ki sınanacağız. Hayat bir tarafıyla beklenmedik yerlerden çiçekler açtırırken, bazen de ummadığımız zamanlarda dallarımızı incitecek. Her şeyin herkes için olduğunu hep hatırlatacak bize. Düşmem diyenlerin düşüşlerine, bitmem diyenlerin bitişlerine şahitlik ettirecek. Bazen aynayı bize tutturup,” sıra sende” de diyecek! Her yaşadığımız yada tanıklık ettiğimiz musibetlerde kazanın belanın sıkıntıların acıların da ne kadar yakınımızda olduğunu hatırlatacak bize. Ve biz hatırladıkça ayaklarımızı daha sağlam basacağız.

Sadece hatırlatmakla da yetinmeyecek. Yapamam dediklerimizi nasıl yaptığımızı, başaramam dediklerimizi nasıl başardığımızı, alışamam dediklerimize nasıl alıştığımızı, dayanamam dediklerimize nasıl dayandığımızı da gösterecek bize.

Ve biz yaşamın bu çetrefilli durumlarından geçerken; arkalarına büyük yangınları alan ve alevler içinden yaralı ama; her şeye rağmen sapasağlam çıkan o film kahramanları gibi ,daha da güçlenerek çıkacağız.

Sevgili Okur;
Hiç endişenlenme;
Hayat yaralarımızı da saracak..

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
11 Yorum
  • Elinize emeğinize sağlık çok güzel olmuş.
    Kaleminiz susmasın. Mana dolu bir yazı olmuş.

  • “Neden biz”im olmadığımız o kadar olumsuz sınavlar var ki… Mesela savaşın tam ortasında bir mülteci olmadığımıza bin bir şükür.

    • Maalesef.Hayat bazen multeci,muhacir olarak imtihan eder, bazen ensar olarak..Bazen düşen olarak,bazen el uzatan olarak..Hasılı her durum imtihandir,kendi içinde zorlugu da kolayligi da barindirir.Vesselam?

  • Çok güzel bir yazı olmuş herkesin içinde kendini bulabilceği bir yazı elinize emeğinize sağlık?? Kaleminiz daim olsun ??

  • “İç sesin “Neden Ben?” diye sana sorduğunda, ona lütfen şu soruyla karşılık ver. Susacağını göreceksin. “Neden ben olmayayım ki?” Evet, tam da bu. Öyle ya, ne farkımız var? Kibir psikolojisi ve insana yabancılaşmak. Bunun için acı çekiyoruz. Tebrikler, istifade ettim.

  • Kiymetli hocam ellerine saglik.
    Bu durumda bu güzel yaziya ek olarak, deniz dalgasiz yol cakilsiz olmaz onemli olan bunlari bilip her dalgayla boğustuğunda ve her takilip düştüğunde gelenin bir sebebi olduğuna inanip bilip yeniden yerinden daha guclü kalkip mucadele etmektir hayat..
    “Men âmene bil gaderi amine minel keder”
    Kadere ianan kederden emin olur.
    Mevlam kaldiramayacağimiz yük vermesin. Selametle

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version