Sık Antibiyotik Kullanımı Bağırsaklarımızı Yaşlandırıyor

23 Görüntüleme
3 Dak. Okuma

Ülkemiz yıllardır antibiyotik kullanımında Avrupa’nın zirvesinde yer alıyor. Maalesef toplum olarak çoğu zaman basit bir boğaz ağrısı, hafif ateş ya da burun tıkanıklığı durumunda bile “bir antibiyotik alayım, hemen geçsin” düşüncesiyle antibiyotik kullanımına yöneliyoruz. Evde daha önceki tedavilerden kalan antibiyotiklerin “zaten bana iyi gelmişti” düşüncesiyle doktor kontrolü olmadan kullanılması, en küçük bir hastalık halinde hastalığın ilerlemesini önlem amaçlı kullanılan antibiyotikler ülkemizdeki bilinçsiz antibiyotik kullanımının en yaygın göstergelerinden. Sağlık uzmanları bu bilinçsiz alışkanlığın zararlarını tartışırken, bilimsel çalışmalar yılda 2–3 kez antibiyotik kullanan kişilerde bağırsak mikrobiyotasının biyolojik olarak yaşlanma etkisi meydana getirdiğini söylüyor. Yani her antibiyotik kullanımı mikrobiyotamızı yaşlandırıyor.

Yaşlanan bağırsak florası; daha sık enfeksiyona yakalanmamıza, bağışıklık sistemimizin geç yanıt vermesine, kronik yorgunluğa, sindirim ve bağırsak problemlerine, vitamin–mineral emilim sorunlarına, inflamasyon artışına neden olabilir. Yani artık “daha kolay hastalanabilir” bir duruma geliyoruz.

Peki neden antibiyotik kullanımı vücudumuzu bu denli sarsıcı etkiye sahip olabiliyor?Bağırsaklarımızda yaşayan trilyonlarca bakteri, virüs ve mantar, vücudun en önemli savunma hattını oluşturuyor. Bağışıklık hücrelerinin yaklaşık yüzde 70’i bağırsaklarımızda bulunuyor. Bu nedenle sağlıklı bir mikrobiyota, aslında sağlıklı bir bağışıklık sistemi anlamına geliyor. Antibiyotikler ise vücudumuzda var olan yalnızca “kötü” bakterileri öldürmekle kalmıyor; aynı anda binlerce yararlı bakteri türünü de yok ediyor. Tek bir antibiyotik kürü, bağırsak bakteri çeşitliliğini %25–50 azaltabiliyor. Mikrobiyota bozuldukça enfeksiyonlara yatkınlık artıyor; kişi daha sık hastalanıyor ve tekrar antibiyotik kullanma ihtiyacı doğuyor. Bu kısır döngü ilerleyen süreçlerde alerjiye yatkınlık, astım, kronik bağırsak problemleri, bağırsak bariyer bozukluğu ve zayıf bağışıklık riski karşımıza çıkabiliyor.

Döngü nasıl kırılır?

Doğru zamanda, doğru nedenle, doğru dozla kullanılan antibiyotik hayat kurtarıcıdır. Ancak bunun dışındaki her kullanım vücudun savunma sistemine gereksiz bir yük bindirir.

Üstelik hekim kontrolünde bile alınmış olsa, her antibiyotik küründen sonra mutlaka mikrobiyota onarımı yapılmalıdır. Bu onarım süreci şunları içerir:

  • Lif bakımından zengin beslenme
  • Prebiyotik ve probiyotik destekler
  • Fermente gıdalar
  • Düşük şeker tüketimi
  • Düzenli uyku
  • Anti-inflamatuar beslenme

Bu adımlar bağırsak florasının yeniden dengelenmesini ve bağışıklığın toparlanmasını sağlar.

Kışın sık hastalanmak, yalnızca zayıf bağışıklık sistemi değil; zayıflamış bağırsak sağlığının da bir yansımasıdır. Gereksiz her antibiyotik, bağırsak ekosistemimizi biraz daha bozar ve bizi tekrar hastalığa açık hale getirir.

Bu nedenle hastalık anında ilk refleksimiz antibiyotik kutusuna uzanmak değil, bağışıklığımızı destekleyen yaşam alışkanlıklarına yönelmek olmalıdır. Bilinçsiz antibiyotik kullanımını azaltmak, geleceğe yapılacak en büyük sağlık yatırımlarından biridir.

Bedenimize ve sağlığımıza bilinçli yatırım yaptığımız günler dilerim,

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Diyetisyen & Genetik Uzmanı
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version