Sislerin Ardından Hayatı Aralamak

72 Görüntüleme
5 Dak. Okuma

Yaşam en değerli hazinemiz,
Gerisi dönüşümü olmayan devinimiz,
Zaman içinde bize seslenen içsel sesimiz…

Yaşam bazen bize güzellikleriyle gelmez, iyi yüzünü göstermez.

Hayatın akışı içinde bazen öyle acılar yaşarız ki, öyle travmatik durumlar atlatırız ki, ve karşılaştığımız acıların derininde öylesine direnir ve sancılar çekeriz ki; o acı sanki etimize, kemiğimize bürünmüş gibi, iliğimizdeki her bir hücremize yapışmış gibi olur. Biz o acının bir parçası değilizdir artık, acının kendisi oluruz. Hayat durmuş gibi, çevremizdekilerin yanında yokmuşuz gibi, sesler bizden çok uzakta gibi olduğumuz zamanlarda yaşanmışızdır hayatımızda ya da duymuşuzdur tanıdıklarımızdan. Olayların akışında kendimizi bulamadığımız, seslere uzak, tanıdığımız nesnelere yabancı kaldığımız anlarda ne çok zorlanmışızdır ya da böylesi bir durum yaşamış yakınımıza destek olmayı bilmişizdir. Çoğumuz bu hisleri yaşamışızdır. Bu duygu durumları tek başına da gelmemiştir yanımıza. Kimimize stres olarak gelmiştir, kimimizde uykusuzluk baş göstermiştir, kimimizde depresyon olarak duygu dünyamıza sinmiştir.

Düşünsenize, etrafımız donuk, duygularımız hissiz ve soluk, benliğimiz ise olabildiğince buruk olduğunu hissetmek, dahası yaşamak ne zor bir ruh halidir yaşayanlar için. Zamana mıhlanmış gibi, denizde kendimizi kaybetme gibi, hayata bir tül perdenin ardından bakma gibi. Acıların bizi mühürlediği yerde beklemek, yaşanılan travmaların ağırlığını hücrelerimize kadar hissetmek, hayatı duraklatmak gibidir.

Geçici de olsa, sürece de yayılsa, zamanla da aşılsa, bizleri zorlayan, duygularımıza saldıran, bizi bir çıkmazın içine atan bu duygu durumu bir yanılsamadan başka bir şey değildir.

Acılarımızın ardından duygularımız uyuşsa da, şeffaf bir duvar gibi karşımızda dursa da, zaman algımız bozulsa da, acı çekiyor olmamız ne bizi diğer insanlardan farklı kılar ne de bu acıları aşamayacağımız anlamını taşır. Herkes zaman içinde nice zorluklar yaşamış, aşılması zor olan dertleri aşmış, aştığı her zorlukta kendindeki gururun tadına varmıştır.

Hayat her zaman gül bahçesi sunmaz bizlere. Sunsa da bu çiçeklerin arasında dikenler de bulunabilir, içindeki yabancı ve yabani otlarsa huzurumuzu bozabilir. Elimize dikenleri batsa da, acı kokuları genzimizi yaksa da, bunların hepsi aşılmak içindir, aşılmalıdır, aşılmayı bekler; çünkü dünya böyle bir yerdir.

Travmalarımız bizlere hayatı yaşanmaz yapan, üstünden gelemeyecekmişiz hissi bırakan, zaman duygusunu bizden koparan acı tecrübelerdir.

Acılarımız bizleri bazen çevremizden uzakta tutan, insanlardan uzaklaştıran, görsel algımızı zorlayan ve yoran, mekân algımızda bile sapmalara yol açan, bizi inciten ve içimizi acıtan duygulardır. Öyledir ki, yaşadığımız bir acının içinde olduğumuzda, içine kapandığımızda ne odadan çıkmak isteriz ne de insan seslerini duymayı tercih ederiz bu zamanlarda. Bulunduğumuz odanın daralıyor olması gibi, bazen de duvarların üstümüze gelmesi gibidir acılar.

Sıkıntılar olsa da yaşantımızda, bu acılar aşılmak içindir. Hayat bizlerden yaşadığımız acıların üstesinden gelmemizi, ona tutunmamızı ister. Beklettiğimiz umutlarımıza sarılmamızı, ertelediğimiz hayallerimize geri dönmemiz için bizi bekler.

Dünya yaşanması zor bir yer olsa da kimi zaman, hayat bizleri zorlasa da akışında, dar geçitler sunsa da yolumuza; bu zorlukları aşmamızı, zor geçitleri geçmemizi ister. Hayat kıymetinin bilinmesini bekler. Beklemelidir de. Hayat durup beklenecek bir şey değildir.

Acı gözümüzün önüne perde çektiği zamanlarda o örtüyü kaldırmayı bilmeliyiz. Travmaların yaşattığı acıları kabul edip yola devam etmeliyiz. Acılar ve travmalar duygularımızın önüne geçen, önümüzü ve geleceğimizi görmemizi engelleyen bir katarakt gibidir. Bu acıları benliğimizden söküp atmak yine kendi elimizdedir.

Hayat ne “ben yoruldum” demekle bitiyor, ne “istemiyorum” demekle bu dünya duruyor. Ne acılarımız, ne travmalarımız, ne de hayatımız o sıkıntıların içinde donup kalıyor, ve dünya her zorluğuna rağmen devam etmek istiyor.

Bizlere sunulan bir hediyedir yaşam. İçinde güzellikleri de barındıran, kimi zaman içinde acıları ve zorluklarını da saklayan. Mutluluklarını kabul ettiğimiz bu hediyede, sıkıntılarını da kabul etmiş oluruz. Getirdiklerini ve bize kattıklarını anlayıp yola devam ettiğimizde hayat daha kolay ve yaşanılır bir hale gelir.

Acı ve travmalara tutunmak yerine, onlardan ders çıkartmak, güvenimizi kıran kişilerden uzaklaşmak gerek. Zorluklarda belki de hayatı kısa süreliğine de olsa rölantiye almak, o acının bizden uzaklaşması ve içimizde bıraktığı tortunun erimesini beklemek en iyisi olabilir belki. Ama hayatımıza küsmek ya da sevdiklerimizin bizi yıkılmış olarak görmesi ne bize bir katkı sağlar ne de yaşantımızı yaşanılır kılar.

Hayat devam etmek ister, direneni sever, cesur olanı ve kendiyle barışık olanı bekler yanına. Çünkü hayat, her şeye ve her zorluğa rağmen kaldığı yerden devam edendir. Sevdiklerimize sözlerimizi tutmamızı isteyendir, kendimizi mutlu etmemizi ümit edendir ve dahası aldığımız nefesi izleyendir.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar & Şair
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version