Teknesyum Şartları Altında

19 Görüntüleme
5 Dak. Okuma

“Bir var, bir yok seninki” diyorlar
Hiç benimki olmadın
Bilmiyorlar
(Işıl Ayman)

“Hoş bulduk kanka!” diyerek masada Ferit’in yanına oturdu Levent.

“Heh, geldin mi sonunda? Hoş geldin kanka! Kusura bakma, ileride tanıdık birilerini gördüm sanki de onlara bakıyordum!”

“Kimi gördün de, öyle gizlene gizlene bakıyorsun acaba? Yoksa seninki de mi burada?”

“Benimki derken…”

Bir anda Ferit’in sesi içine kaçtı sanki. Karşısındaki adamın bir anda böylesine çöküşü Levent’i de etkiledi ve uzatmadan konuya girmeye karar verdi:

“Sen şu kızı, neydi Asena mıydı? Ta en baştan anlatsana! İlk gördüğünden ne düşündün örneğin?”

“İlk gördüğümde üzülmüştüm! Yani “bu kız çok güzel” dedim. Bu kız bana bakmaz. Keşke daha şansımın olduğu birilerini alsalardı işe! Tabii bizim diğer elemanlar hemen kızın başına üşüştüler. İlk zamanlarda o da bu işten memnun gibiydi. Ama sonra sanki kızı boğmaya başladılar. Kız da aslında beden diliyle o kadar belli ediyordu ama sallayan yoktu. En sonunda dayanamadım, bir iki kere boğulduğu o ortamlardan kurtardım, biraz nefes almasını sağladım. Sonra benimle beraber müşteri ziyaretlerine gitmek istedi. “Tamam!” dedim. O ara biraz da onu özgür bıraktım. Özgüvenini falan da kazanmaya başladı. Sonra kendi müşterileri de olsa da partner olduk, beraber ikimizin müşterilerine gitmeye devam etmek istedi, hatta yöneticimizi de ikna etti ama…”

“Aması ne oğlum? Kız daha ne yapsın? Gül gibi anlaşıyorsunuz anladığım kadarıyla. Bir şey mi oldu? Bir halt mı yedin? Ya da kız işten anlamıyor mu, seni mi kullanıyor?”

“Dur, dur, teker teker sor. Öncelikle işle ilgili kesinlikle öyle bir şey yok. Hatta geçen babamın ameliyatı zamanında benim işlerimi bile halletti. Şimdi, sorun şu. Teknesyumu biliyor musun?”

“Nereden bileyim oğlum? Mesleğinizle ilgili bir terim mi?”

“Hiç alakası yok. Bu bir element ama dünya üzerinde şu anda yok. Sadece laboratuvar şartlarında oluşuyor. Belki yıldızlarda da olabilir diye düşünüyorlar. Yani işte şimdi bizim bütün yakınlaşmamız hep iş sayesinde oldu. Hep işin bana sağladığı imkanlar sayesinde yakınlaştık ama özel hayatlarımıza gelince özellikle ben bir adım geri atıyorum!”

“Niye ya? Bir yerinden element uyduruyorsun? Gerçekten anlamadım, iş dışında bir şey konuşamıyor musunuz? Başka bir şey paylaşamıyor musunuz?”

“Yok, aslında evli çiftler gibiyiz. Her şeyi paylaşıyoruz. Sosyal medyadan falan devamlı birbirimizle iletişim halindeyiz ama…”

“Ama ne ya? Vallahi kafayı yiyeceğim!”

“Ama şu… Daha ilk tanışmamızda da düşündüğümü söyledim ya… Ya baksana nasıl da o kadar insan içinde ışıl ışıl ışıldıyor. Yani normal hayatımızda karşılaştığımızda ya o büyü bozulursa? Teknesyum işte. Radyoaktif bir element olduğu için bir günde bedenden atılıyormuş!”

“Öncelikle ışıldama, parıldama öyle bir şey yok. O da senin gibi, bir arkadaşıyla sohbet ediyor. Hatta belki o da senden bahsediyor. Neyse dostum şimdi bırakıyorsun o utangaç aşık olaylarını, sana üç seçenek veriyorum, birini seçiyorsun. Bir: Gerçekten farklı dünyaların insanları olduğunuza inanıyorsan vazgeçersin, yoluna bakar gidersin. Aklını karıştırmazsın. İki: Hiçbir şey yapmazsın. Böyle bir yol ayrımına gelene kadar flu bir aşk gelir geçer. Üç: Denersin. Büyü bozulursa ne olacakmış? Ne olacak, en fazla iş arkadaşlığınız bozulur. Zaten tek çalışıyordun, tek devam edersin. En fazla biriniz bir noktada işten çıkar. Ne ilk işiniz, ne son işiniz olur! Ne diyorsun şimdi?”

“Şimdi bu açıdan bakınca yani… Ama bu sefer diğerlerinden ne farkım kalacak?”

“Şu farkın kalacak. Onlar zorlayıp durmuşlar. Sen her şeyi doğal akışına bırakacaksın. Şimdi doğal akışta değilsin, kendini geri çekiyorsun.

Sadece akışa bırakacaksın!”

“Öyle diyorsun yani?”

“Evet. Ve hatta “artık kalkıyoruz” da diyorum!”

“Ne oldu? Sıkıldın mı yoksa bu sohbetten?”

“Ne alakası var? Ben de bir arkadaşımı gördüm, ona bir selam vereceğiz. Sonra da… Sonra da akışına bırakacağız!”

Böylece yavaşça yerlerinden kalktılar. Bir süre sonra Ferit’in gösterdiği masaya doğru yaklaştılar ve Ferit’in şaşkın bakışları içinde Levent, masadaki diğer kızla göz göze geldi:

“A, Evrim, merhaba, nasılsın?”

Bir süre Ferit ve Evrim konuştuktan sonra arkadaşlarına döndüler ama iki şaşkın yüzü görünce Evrim bir tahminde bulundu:

“Asena, siz arkadaşla birbirinizi tanıyorsunuz galiba?”

“Yani!” diye başlayan Asena, saatine bakıp devam etti: “Yaklaşık iki saat on beş dakika önce ayrıldık desek yalan olmaz!”

“A, meşhur Ferit bu mu yoksa?”

Daha sonra Ferit ve Levent de davet edildikleri masaya oturdular. Bir süre dörtlü olarak sohbet devam etse de sonrasında Ferit ve Asena kendi aralarında konuşup gülüşmeye başladılar. Levent de ortamı uygun bulduğu ilk anda Evrim’e döndü:

“Ne diyorsun, olur mu bu iş?”

“Baksana olmuş bile!” diyen Evrim de kocaman gülümsemeyle cevap verdi.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version