Yaptırım Gücü

20 Görüntüleme
4 Dak. Okuma

Kişiler arası ilişkiler, insan hayatının en kritik alanlarından biridir. Bu alanı iyi yöneten, iletişim becerileriyle donanmış biri, iş ve özel yaşamında karşılaştığı pek çok zorluğun üstesinden kolaylıkla gelebilir. Çünkü günümüz dünyasında başarının en büyük sırrı, insanlara iş yaptırabilme becerisidir.

Hayatta kalmak için hepimiz bir başkasına muhtacız. İşlerini başkalarına yaptırabilen biri, hayatın güçlüklerinden daha az etkilenir; kariyer basamaklarını daha rahat tırmanır ve daha çok başarı elde eder. Bu noktada belirleyici olan şey, yalnızca bilgi ya da yetenek değil; iletişim tarzınız, kişiliğiniz ve başkaları üzerindeki otoritenizdir.

Ne yazık ki, otoriteniz yoksa en basit isteğinizi bile yaptıramazsınız. İşleriniz aksar, zaman ve emek kaybı yaşarsınız, hatta çoğu zaman istismar edilirsiniz. Modern toplum, giderek daha fazla statüye ve güce odaklı hale gelmiştir. Belirli meslek gruplarına mensup kişilere daha fazla saygı duyulur. Örneğin, bir profesör, doktor ya da inşaat mühendisiyseniz, insanlar söylediklerinize dikkat kesilir, talepleriniz hızla yerine getirilir. Kapılar size daha kolay açılır. Hâlâ bazı çevrelerde “mühendise, doktora kız verilir” anlayışı geçerliliğini sürdürmektedir.

Otoritenin bir başka belirleyici unsuru ise gelir düzeyiniz ve bulunduğunuz makamdır. Genel müdür, CEO, akademisyen ya da bürokratsanız, pek çok ortamda ayrıcalıklı muamele görürsünüz. Ancak düşük gelirli bir işe sahipseniz ya da toplumun yeterince değer vermediği bir sanat dalıyla uğraşıyorsanız, pek çok engelle karşılaşmaya hazır olmanız gerekir. Ne kadar gayret ederseniz edin, insanlar sizi ciddiye almayabilir. Bu da zamanla hayal kırıklığına, hüzne ve hatta öfkeye yol açabilir.

Kişilik özellikleriniz de bu denklemde son derece önemlidir. Eğer yumuşak başlı, kırmaktan kaçınan, nazik ve empatik biriyseniz, çoğu zaman işlerinizin ertelendiğini görürsünüz. Rica ile konuşmak, kararlı ve net bir dil kullanmamak çoğunlukla ciddiye alınmamakla sonuçlanır. Evde bir tadilat yaptırırken usta ile muhatap olduğunuzda bunu çok daha açık bir şekilde tecrübe edersiniz. Karşı taraf sizin ses tonunuzu, duruşunuzu, özgüveninizi ölçer ve sizi ona göre ciddiye alır ya da almaz.

Askerlikteki emir-komuta zinciri bu konuda çarpıcı bir örnektir. Astlarınıza görev verirken eğer kibar davranırsanız, otoriteyi hissettirmezseniz ve takibini yapmazsanız, sistem çöker; sonuçlar ağır olur ve faturası size kesilir.

İnsan ilişkilerinde bir ilişkinin başlangıç biçimi, genellikle onun geleceğini de belirler. Muhatabınıza en başta çok yumuşak ve anlayışlı bir profil sunduysanız, sizi ciddiye almamaları ihtimali yüksektir. Aksine, ilk izlenimde sert, net ve otoriter bir duruş sergilediyseniz, işlerinizin daha kolay yürüdüğünü görebilirsiniz. Toplumun büyük bölümü hâlâ korku ve baskı diliyle kurulan iletişime saygı göstermeye eğilimlidir. Giyim tarzınız, ses tonunuz, beden diliniz gibi dışsal etkenler bile insanlar üzerinde “yaptırım gücü” oluşturabilir.

Ancak ya insanlar sizi ciddiye almıyorsa? Ya işleriniz bir türlü yoluna girmiyor, verdiğiniz emekler karşılık bulmuyorsa? Bu durumda kendinizi suçlamadan önce, içinde yaşadığımız toplumun yapısal özelliklerine bakmak gerekir. Zira haz ve hız çağında, tüketmeye ve yüzeyselliğe programlanmış bir toplumda yaşıyoruz. Bu nedenle, iyi niyet, kibarlık, erdem gibi değerlerin çoğu zaman geri planda kalması kaçınılmazdır.

O hâlde yapılacak en akıllıca şey, kendinizi olduğunuz gibi kabul etmek, başkalarının onayı için kendinizi hırpalamaktan vazgeçmektir. Varsın kimse sizi ciddiye almasın. Bir tek Yaratan’ın sizi bilmesi, sevmesi ve değer vermesi yeterlidir. İşleriniz bir şekilde yoluna girer.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version