Yüz Çevirme

18 Görüntüleme
3 Dak. Okuma

Soğuk bir kış akşamında işinizi gücünüzü bitirip sıcacık evinize dönme hayaliyle bir toplu taşıma aracına bindiniz. Kalabalığın nefesinden buğulanan camın arkasından, bulanık da olsa yolu seyre daldığınız ve kendinizi kısa süreliğine düşünce deryasına bıraktığınız anda bir gürültü sizi buradan çekip çıkarttı. Seslerin kaynağına baktığınızda duraktan araca yeni binen dört beş tane, belki okul yaşı bile yeni gelmiş çocukla karşılaştınız. Onca soğuğa rağmen üstlerinde, vücutlarına ya kısa ya uzun gelen eğreti kazaklarla kışa meydan okuyorlar. Yüzleri yedikleri ayazdan kızarmış, ayaklarında ya yırtık bir ayakkabı ya da sürükleyerek yürüdükleri bir terlik ve gözlerinde, zamanla birikmiş korkuyla arsızlaşmanın verdiği endişeli pişkinlik hali. Bir yandan etraftaki insanlardan laf gelecek mi diye çevrelerini kollarken diğer yandan kendi dünyalarındaki yüksek sesli sohbetlerine devam ediyorlar. Yolculardan biri durumdan rahatsız olup çocukları aracın arkasına doğru sürüyor. Çocuklar yanlarından geçerken bazı yolcular çantalarını, cüzdanlarını kolluyor. Nadir de olsa çocuklara acıdığı için, gülümseyerek bakmak suretiyle destek verenler de var. Tüm kakofoni kesif ter kokusuyla birleşip tamamen sizin yanınıza ulaştı. Siz bu durumda ne yapacaksınız, ne yapıyorsunuz?

Hayatın milyonlarca bilinmeyeni olan, çok ilginç denklemleri var. Durumu nasıl çözeceğim diye bir yola çıkarsanız gidiş yolunuz, cevaptan daha evla hale geliyor ama soruna bakıp da yüz çevirmekte çareyi bulursanız bu sınavdan kalırsınız. “Ben ne yapabilirim ki?” diye sorabilirsiniz. Aslında atılması gereken ilk adım da budur. Bu soruyu kendimize sorup cevaplar aramaktan vazgeçmemek. Bir başınıza bir cevap bulamayacaksınız belki ama o an çocukların durumunu polise bildirip sosyal kurumları haberdar etmek bile –sonrasında yaşanacak ihmalleri düşünmeksizin– bir tepki olacaktır. Onları sokağa salıveren kötü aile ya da ailesiz kalıp da sokaklara mecbur olmalarına karşı susmamış olacağız. Meşhur yaşlı adam ve deniz yıldızı hikâyesindeki gibi bütüne büyük bir faydamız olmayacak muhtemelen ama biri kurtarma, hiç değilse bire dokunma şansımız olacak. Elbette suçu ve suçluyu yargılayacağız, toplumdan el çektireceğiz. Bu çocukların farklı versiyonları sosyal hayatın yüz çevirdiğimiz kısımlarında büyürken görmezden gelirsek yarın bir gün yolumuza çıkıp gözümüze batacaklar.

Görmeliyiz, er ya da geç gücümüzün yettiği kadar görmeliyiz. Talep etmeliyiz, en az kendimiz için talep ettiğimiz kadar, çok geç olmadan herkes için iyiyi istemeliyiz. Suça sürüklenmiş diye isimlendirince olayı çözmüş ya da sevimli hale getirmiş olmuyoruz. Küfür kıyamet birkaç söz söyleyerek de tepki vermiş olmuyoruz. “Ben bu iş için ne yapabilirim?” derdine düşersek ancak samimi bir şekilde mücadele etmiş oluruz. Sabretmekle tepkisiz kalmayı karıştırmadan, kendi hayatımıza bile yetişemediğimizi düşünsek bile bizden ötesine uzanmayı hayal etmeliyiz. Derler ki insan unutan demekmiş. Doğruya ulaşma yolunda kendimizi unutursak ne âlâ ama bencilliğe sığınıp da gayrısını unutursak işte o zaman muhakkak adımız bile kaybolacak işin sonunda.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version