Zaman Kalpte Kırılır

97 Görüntüleme
4 Dak. Okuma

Ey gönül sahibi… Bir gün evinde asılı duran saatin sustuğunu fark edersen hemen korkuya kapılma. Çünkü saatin susması yalnızca mekanik bir arıza değildir; bazen iç âleminde bir perde aralanır. Her suskunluk bir yokluk değildir. Bazı sessizlikler, sükûtta tecelli eden bir hitaptır. Dış dünyanın gürültüsü insanı kendinden uzaklaştırır. Bu gürültü, kalbi meşgul eder; gönlü özünden perdeler. Ama saat sustuğunda içeride bir kapı açılır. Ve o anda suskunluk, hakikatin sesine dönüşür. Zaman durur artık; çünkü konuşan vakit değil, zikreden hatıralardır. Saatin susması, gönlün dile gelmesidir.

Ne gece dilsizdir ne de gündüz sağır. Lakin sen duymuyorsan mesele vakitte değil; senin gönlünde vakitsizlik başlamıştır. Belki de konuşmayan zaman değildir; sükûta gömülen, senin duyuşundur. Gönlüne çöken sessizlik, geçmişte yaşanmış ama henüz sabra dönüşmemiş bir duygunun yankısıdır. O sükût, bazen bir vedanın ardında kalan soluktur; bazen bir tebessümün içine gizlenmiş bir gözyaşıdır. Ve bir gün gelir, saat susar. Ama bu susuş yalnızca akrep ile yelkovana değil, senin içindeki zamana da hükmeder.

Gün gelir… Herkes aynı yerdeymiş gibi görünür. Herkes güler, konuşur, yürür… Ama sen aynı yerde değilsindir. Çünkü senin içinde zaman durmuş ama kimsenin haberi olmamıştır. İnsan çoğu zaman fark etmez kalbindeki kırığı. Zira gürültüyle sarhoş olmuş bir hayatın içinde, en çok da gönlün sessiz çığlığı unutulur. Ama bir sabah, yalnızca bir bardak çay koyarken… Ya da eski bir fotoğrafa gözün takıldığında… Belki de rüzgârın cama dokunuşunda birdenbire anlarsın: Zaman akmıyor. Ya da belki… Sen, o andan sonra ilerlemiyorsun.

Saatin durduğu o an, takvimden düşen bir gün değildir. O, kalbinin en savunmasız köşesine düşen bir izdir. Görünmez… Ama içten içe kanar. Her tik takın yerini bir iç sızı alır. Ve o sızı gün geçtikçe daha da derine iner.

Zamanı saatle ölçen, kandır. Kalple ölçen ise candır. Çünkü kandaki zaman akar ama candaki zaman kalır. Bazıları için zaman, gelip geçen bir nehir gibidir; akıp gider, iz bırakmaz. Ama kalbiyle yaşayanlar bilir ki, zaman sadece geçmez, birikir. Bir gülüşte, bir veda anında, bir duanın kabul ya da ret olduğu yerde zaman mana olur.

Saat yalnızca vakti göstermez; bazen bir anıyı saklar, bazen de gönülden hiç çıkmayan bir sesi taşır. O yüzden bir saatin durması, bazen bir gidiştir. Bazen “Artık eskisi gibi olmayacak” sözünün sessiz hâlidir. Ve bazen de hiç söylenmemiş bir sözün suskun çığlığıdır.

Ey dost… Unutma: Bir gün senin de saatin durmuştur. Lakin sen o vakti fark etmemişsindir. Çünkü gönül, bazı acıları sessizce örter. Ama vakit gelir, o sessizlik konuşmak ister. O yüzden kendine sor: Benim saatim nerede durdu? Hangi bakışta? Hangi ayrılıkta? Hangi bekleyişte dondu içimdeki zaman? Hangi “dönmedi”de kaldım? Bu sorular seni incitmez; bilakis iyileştirir. Çünkü kalp, kendine sorabildiği kadar Hakk’a yaklaşır. Zira kendi kalbine eğilmeyen, hakikate eremez.

Takvimler değişir, şehirler yıkılır, mevsimler döner… Ama kalpte duran tarih yerinden kıpırdamaz. O tarih, yaşanmışlığın mühürlendiği bir sırdır.

Ve unutma, ey gönül: Zaman durur. İnsan kalır. Dünya döner. Ama içindeki tarih, Hakk’ın sana emanet ettiği bir hatıradır. Kırık cam gibi sessizdir… Ama her ışıkta parıldar. İçindeki o saat durduysa, bu, onarılamaz demek değildir. Çünkü bazen bir duruş, yeniden doğmaya bir secde mesafesindedir.

Kalbe dokunan saatlere, içten susan dualara ve hatıralarla mühürlenmiş vakitlere selam ve hürmetle…

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version