Ait Olma Hissi

31 Görüntüleme
3 Dak. Okuma

Hayattaki sorunlara biraz da ait olma eksikliği olarak bakabilir miyiz? Ait hissetmek, dünyaya gözlerini açan o minik bedenin bile en önemli ihtiyacı olabiliyor. Bebek, güvende ve bir kucağa ait olabildiğinde uyuyup büyüyebiliyor. Dokunulmayan, sevilmeyen, bir yere ait olamayan minik beden hayatta kalamıyor. Ait olmak öyle önemli bir hâl alıyor ki, ait hissedemeyen insan hırçınlaşıyor, kabalaşıyor ve yabancılaşıyor. Doğduğu aileye ait hissedemeyen, acısını çıkarırcasına sorunlu bir bireye dönüşebiliyor. Sevgilisi tarafından ait olma duygusunu hissedemeyen birey, seviyorum dediği kişiyi kısıtlamaya ve kıskanmaya başlayabiliyor. Esasında bu davranışları ile “bana aitsin” demeye çalışıyor; fakat yanlış bir yol çizip zorba insana dönüşüyor.

Yeni bir şehre taşınan biri “kendimi buraya ne zaman ait hissederim bilmiyorum” diyemiyor, “burayı sevmedim” diyor. İnsan ilişkilerindeki birçok soruna temel teşkil eden bu ait olma kavramı, Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde belirttiği fizyolojik ihtiyaçlardan sonra geliyor olarak görülse de bazen fizyolojik ihtiyacın da ötesine geçebiliyor. Bir kadın, ait olmadığını hissettiği evlilikte kalamıyor; bir çocuk, ait olmadığını hissettiği aileden kopuyor.

Arkadaş ilişkilerinde, ait olunmak istenen grup tarafından reddedilirse gruba düşman oluyor ama ait hissederse ve grubun bir parçası olarak görebilirse kendini, o grup için yapmayacağı şeyleri yapıp bir suç eylemine bile dâhil edebiliyor kendini. Yeter ki onlar tarafından sevilsin, yeter ki grubun üyesi olsun.

Ait olamadığımız yerleri sevemiyor, oradan hemen ayrılmak istiyoruz. Ait olamadığımız ilişkiler eksik kalıyor ya da bitiyor. İnsanın özünde bir yere, bir gruba ait olma ihtiyacı var. Yemek, içmek kadar önemli ve insan, ait hissedemediği her an bir adım daha uzaklaşıp kopuyor, ait olamadığından.

Yaptığı mesleğe ait hissedemeyen biri, hep eksikleri görüyor ve yaptığı işi bir türlü hakkıyla gerçekleştiremiyor. Kendini ait hissettiği bir mesleği yapana kadar, kendini o meslekte var edemeyeceğini anlaması gerekiyor. Ait hissedilen ortamlarda insan daha çok parlıyor ve ışık saçıyor. Ait olduğu kadar sahipleniyor ve yeni fikirler üretiyor.

Ait hissetmek, ilişkileri yürütmek için çoğu zaman ön koşuldur. Çünkü insan, sosyal bir varlık olarak yaratılmış olup, değerli olduğunun bilinmesini istiyor. Birey, ait olduğunu bildiği bir sosyal ortamda daha çok tevazu sahibi oluyor. Dışlandığımız her ortamda hırçın tavırlar sergilemeye meyilli olup, kendimizi bir anda tartışmanın içinde bulabiliyoruz.

Yerini seven çiçekler misali, insan da yerini severse çiçek açacak; yerini sevip ait hissedemez ise kuruyup solacaktır.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Öğretmen
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version