Aşk Halkası

3 Dak. Okuma

Çocukçadır bazı aşklar. Büyüdüğünü fark ettiğin an, “AŞK” aşk olmaktan çıkar. Böyle başladı tam yirmi iki yıl önceki yolculuğum.

Çocuktum, yanında büyümek istedim. İlk kalp atışım, heyecandan kalbimin ayaklarının bir birine ilk dolanmasıydı. Başımın kuşları biri Leyla, biri nine, bir diğeri haylaz çocuktu… Onu gördüğüm gün Leyla öttü başımda, tavrıyla yüzleşince ise koca nine! Aralarındaki gürültüye takılıp kalmıştı haylaz ruhum! Belki meraktı. Belki de gerçek bir aşk! Farkı zaman gösterecekti kalbime, öğrenmem için denemek lazımdı.

Korkularım vardı, on beş yaşını susturan elli beş yaşındaki aklımın ermediğini düşünsem de aslında eriyordu geleceğe! Beni hep durduruyordu, doğru seçim değil, kendini bile bile ateşe atıyorsun diye…

Bir, iki, üç, beş derken yıllar içinde ateşi kalbimde nineyi arkamda bırakmıştım. Kalbime takmıştım bir ömür sadakat halkasını. Hayatımın en mutlu kararı olarak evliliğe yol almıştım.

Bu öyle bir duygu ki, bunu ömrümce sorsalar sonucunda ne yaşarsam yaşayayım, bende bıraktığı o izlenim ve kalbimin hissiyatı hiç değişmeyecek!

“İnsan aşık olduğu kişiyle evlendiğinde dünyanın tüm servetlerini toplasan varlığı etmiyor ve öyle bir his ki kalbinde, mutluluktan ölecek kadar heyecanı ve günlerce aç kalmış gibi günler sonra karnını doyuracaksın kana kana su içeceksin tadını veriyor!

“Kavuşmak” sevgiliye, sevdiğine, aşkına, hayatın en güzel varlığına…

Yıllar içinde gönül ateşin sönse de, kırgınlıklarla, ihanetlerle, o kalbimin ilk meşalesinin tadı gene de değişmiyor. Aradan geçen yıllar kusurları deve dönüştürüyor, hissettiğin o yüce aşkı cüceye! Deve cüce oynayarak geçirdik tam 22 yılı…

Araya ayrılık girdi zamanla soğuyan kalbi başkasıyla ısıtmak isteyen eşimin kalbinden ötürü.

Bazen anlamayız bir balık olarak bakarsak o kalbe, yıllara da okyanus balıkların ömrü okyanusta tamamlanır! Girdiği tatlı sular, çaylar nehirler aslında sonu olur.

Tam can çekişirken okyanusun kıymetini anlamış bizim sazan, araya da bir hat çekmiş, Özür, pişmanlık dolu, tekrar döndü okyanusuna, can çekişe çekişe…

Hayat imtihanlarla dolu! hiç bir zaman başıma gelen musibetleri şahsi algılamadım. Ve sönen sevdaları, aşkları ayrılıklar közlüyor, bunu da iyi anladım.

Kırgındım! Ölüm korkusuyla yüzleşene kadar! Belki de aşık kalbim anneye dönüşmüştü. Belki de anne olmanın verdiği şefkatti yaralı kalbime çok sevmek!

Cüceye dönen aşk yirmi iki yıl sonra tekrar devleşti. Çünkü yolculuk tek başına olsa da varılacak adrese rehberim olmadan gecikecektim.

Bütün taş ve çalıları yol kenarı çekerek ufkun rengini daha iyi görüverdim. Gönlümün halkası kırık bir ucu kalbime batarken acının ateşi kaynatmıştı kırık alyansı. Üstelik daha da parlatarak…

Eş kelimesi aynı anlamına gelirken ya da bir diğer yakışanı gibi bir birini tamamlıyordu. Ayakkabımın diğer teki, solumun sağı gibi… Tekrardan çocuk doğdu içimde!

Ve artık onu büyütmeyeceğim, şımartacağım aşk daima gürlesin diye…

Sevgiler, saygılar.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version