Big Data’nın Etkilediği Yaşamlarımız

Ayşegül Sare Ölmez 28 Görüntüleme Yorum ekle
5 Dak. Okuma

Bugün teknoloji dünyasında büyük bir çığır açılıyor. Artık bilgiye ulaşmak ve öğrenmek çok pratik, hızlı ve konforlu. Önceden ansiklopediler içinde, iptidai şekilde mumla bilgi ararken, günümüzde internetin olduğu bilgisayar, telefon gibi akıllı aygıtlarla bilgiye erişmek, eşi menendi olmayan bir rahatlık haline geldi. Üstelik sadece bilgiye ulaşma kolaylığı  yok günümüzde, bilgi miktarı fazlalığı, yerli yabancı pek çok kaynağa erişim kolaylığı, e-kitaplar, makaleler, belgeseller, röportajlar, fotoğraflar, videolar, ağ günlükleri, dosyalar derken mebzul miktarda veriye ulaşmak mümkün. Bu minvalde içinde bulunduğumuz 2020’de tüm dijital evrenin 44 zettabyte’a ulaşmış olması bekleniyor. Zettabyte; yani tam 10007 bytes!

İnternet dünyasında veriler o kadar süratli bir şekilde artıyor ki, bu veriler için megabyte ya da gigabyte ifadelerini kullanmak yetersiz ve sığ kalıyor. Veri boyutları için artık exabyte, zettabyte, yottabyte terimleri kullanılıyor. Ve bu boyutlar, önümüzdeki senelerde heyula kabilinde yükselecek, bir kara delik misali ucu bucağı gözükmeyecek ve sonu gelmeyecek gibi…

Bir bilgi yığını içinde yüzüyoruz, doğru, ancak istediğimiz nitelikli bilgiye, boğulmadan ve  doğru kaynaktan nasıl ulaşacağız?

İşte ‘Big Data’ yani ‘Büyük Veri’, elde etmek istediğimiz veriyi, bu bilgi yığınından ya da bilgi çöplüğünden alıp, bize rafine edilmiş, damıtılmış doğru ve anlamlı bir bilgi sunan olgu ya da hayatı kolaylaştıran güç(!)

Şimdi konunun bizi işkillendiren ve dikkatli olmaya çağıran yönüne bakalım.

Big data bizi bizden daha iyi tanıyan ve her şeyimizle aslında tam da avucunun içinde bulunduğumuz ya da bazen kurbanı olduğumuz bir sistem. Ama bu verileri bizden alması bizi hiç rahatsız etmemekle birlikte, hayatımızı o denli kolaylaştırıyor, hızlandırıyor ve bizlere paha biçilmez bir zaman yönetimi sağlıyor ki, avantajlarını yazsak son kertede yine eksik kalır.

Üstelik kullandığımız bu uygulamaların bedava olduğunu düşünürsek, iş biraz daha düşündürücü hale geliyor.

Facebook; bizim sosyal ilişkilerimizi, kimlerle bağlantılı olduğumuzu, Instagram; hangi gönderileri ne kadar beğendiğimizi, tercihlerimizi, hangi içerikleri daha çok izlediğimizi, izlerken ne kadar vakit geçirdiğimizi, Twitter; fikirlerimizi, düşünce yapımızı, Whatsapp; kiminle daha çok yazıştığımızı, ne paylaştığımızı, Google; merak ettiğimiz konuları, arama alışkanlıklarımızı, E-Ticaret Siteleri; hangi eşyaya ilgimizin olduğunu, moda anlayışımızı, yaklaşık para limitimizi, bir seferde tahminen en fazla ne kadar harcama yapabileceğimizi, Mobil İşletmeler; kimlerle, ne zaman, ne kadar ve ne sıklıkta konuştuğumuzu, Banka Uygulamaları; hesap bilgilerimizi, kime ne kadar EFT yapıldığını, uygulamaya girerken kullandığımız parmak izini (!), ses tonumuzu, hatta göz taramamızı biliyor.

Ezcümle, Big Data bütün hayatımıza ortak olduğunu ve artık özelimizin sadece bize ait olmadığını söylüyor. Her şeyimiz ellerinde. Geçmişimiz, bugünümüz ve hiç şüphesiz geleceğimiz…

 “İyi de big data ne yapsın benim özel bilgilerimi? Ben sıradan bir vatandaşım.” diye sorabilirsiniz.

Elbette Big Data sizin kişisel bilgilerinizi depolarken sizi hedef almıyor. Sizin yaşınızdaki, cinsiyetinizdeki, ülkenizdeki, şehrinizdeki kimselerin paylaşım içeriklerine göre algoritmalar üreterek toplumu oluşturan profillerin analiz haritasını çıkartıyor, bu verilerden korelasyonlar elde ediyor ve son tahlilde çok amaçlı planlar yapılmasına zemin hazırlıyor.

Mesela Aslı nerede okur? Nereden alışveriş yapar? Hangi yolu daha çok kullanır? Nerede yaşar? Kimlerle görüşür? Düşünce yapısı nasıldır? Ne tür içerikler paylaşır? Hangi uygulamaları kullanır? Hangi partiye, gruba, cemaate mensuptur? Ülkede yaşanan olaylara nasıl tepki verir?

Hedef tek başına Aslı değildir aslında. Hedef; Aslı’nın günlük hareketlerini analiz ederken, onun içinde yaşadığı toplumu da analiz etmektir!

Toplum mühendisliği, işte ‘Big Data’ denilen olgu üzerinden karşımıza çıkıyor. Bir ülkenin canını yakacak olaylar nelerdir? Hangi vakalar bizi çok mutlu eder? Hangi durumlarda duygularımız devreye girer? Hangi tip insanları yerer, hangilerini göklere çıkarırız? Hangi olaylarda bir olur, hangi olaylarda kutuplaşırız? Yani zihinlerimiz inşa edilir, bilincimize format atılır, duygularımız paralize edilir, algılarımız yönlendirilir, kültürümüz güncellenir, sosyal dokumuz yapılandırılır ve son tahlilde yeni toplum düzenimiz ortaya çıkar.

2010 yılından beri  devam eden Arap Baharı ve şu anki yansımaları, toplum mühendisliğinin acı bir örneği. Hepimizin teyakkuzda olması icap eden ve kirli bilgi ile propagandalardan kaçması gereken dönemdeyiz. Bugün gelişigüzel yaşam biçimlerimiz, ilgilerimiz, beğenilerimiz, tepkilerimiz, yani bizi biz yapan değerlerimiz, yarın toplumumuzu handikapa sürükleyen kitlesel olaylara dönüşebilir. Bu zor değil!

Parasız kullandığımız uygulamalar ve siteler, özel hayatımızın kapılarını sonuna kadar aralıyor ve bizi bizden iyi biliyorsa durum vahim!

Unutmayın ki, ‘her şeyin muhakkak bir karşılığı vardır’ gerçeği asla su götürmez! Ve çoğunlukla kimse size bedava bir şey vermez, o an istemiyorsa da istemeyeceği anlamına gelmez!

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version