Biz Hep O Eski Şarkılarda Kaldık

Seda Parlakyıldız 46 Görüntüleme Yorum ekle
4 Dak. Okuma

Doksanlı yıllarda çocuk, 2000’li yıllarda gençlik yıllarını yaşayan biri olarak önüme çıkan hiçbir şarkı bana o 90’lar pop şarkılarının tadını veremiyor. Son zamanlarda kendimi, acaba çocukluğun o büyülü gücünden, her şeyin ilk olmasından kaynaklı gelen heyecanından mı? diye sorgularken buldum.

Etrafımda olan benden yaşça büyüklerin de, özellikle o dönem şarkılarında ayrı bir tat olduğunu söylediklerini fark ettim. Aynı zamanda Spotify gibi uygulamalarda milyonlarca kişi tarafından indirilmesi, Youtube gibi sosyal medya mecralarında en çok izlenenler arasına girmesi bana gösterdi ki;

Evet evet 90’lar pop bir başkaydı! Hatta bana sorarsanız 2000’lerde de her şey yolundaydı..

Peki ne oldu da bitti? 2010’lardan itibaren gittikçe solan pop müziğin sebebi neydi?
90’lar popun üreticileri aslında 60’lı 70’li yıllarda doğan çocuklardı. Bu dönemlerde doğmuş çocukların daha romantik ve duygu yüklü bir atmosferde büyüdüğünü üretilen şarkılardan da anlıyoruz. Sözlerin hepsi anlam yüklü. Hatta öyle ki o duyguyu size de geçiriyor. O dönemin acı yüklü ruh hali aslında darbelerin, ekonomik krizlerin, ikinci dünya savaşının etkilerinin yansıması diyebiliriz. Diyeceksiniz ki; “Ee Seda şimdi de sorunsuz günler mi yaşıyoruz?” Çok haklısınız ancak duyarsızlaştık. Öyle ki ülke başına gelen dertleri bile espri konusu yapıyor, gülmeye çalışıyoruz. Üzüldüğümüz şeyleri bir yere yönlendireceksek bunu genelde sosyal medyada yapıyoruz. Dolayısıyla şarkılarla da artık kafamızı dağıtmaya çalışıyor, onlara çok da anlam yüklemiyoruz.

Tabii sosyal medyada hayatlarının büyük bir bölümüne şahit olduğumuz müzisyenler de onları eskisi gibi gözümüzde büyütmememize sebep oluyor. Eskiden bu şarkıcılar ne yer, nereye gider, gün içinde neler yapar soruları bizim sadece hayallerimizdeydi. Belki de hiçbir zaman ulaşamayacağımız bir konuma konumlandırırdık onları. Dolayısıyla çıkaracağı albümü dört gözle bekler, çıkar çıkmaz hemen satın alır, her şarkısını başa sararak dinlerdik. Müzik, hayatımızda bizi eğlendirebilecek temel şeylerden biriydi. Serdar Ortaç şarkıları ile yaza girmenin tadı, en neşeli anlarda Tarkan ile kuzu kuzu demenin enerjisi bir başkaydı. Şimdi neşelenmek için kedi videosu izlemem ya da sosyal medyada komik bir videoya denk gelmem de yetebiliyor.

Aynı şekilde çocukken doğum günlerinde en sevdiğimiz şarkıları koyar, dans ederdik. Şimdi ise çocukların eğlenmesi için bilgisayarda oyun oynamaları da yetebiliyor. Sanal dünya, gerçek hayattan daha cezbedici hale geldi.

Yanlış anlaşılmak istemem, ben nerede o eski günler diyenlerden değilim. Geçmişe hapsolmuyorum ancak o günleri özlemle de anıyorum. Günümüz şarkıları ve üreten insanlarını da takip ediyor ve trendlere hakim olmaya çalışıyorum. Çünkü bugünde yaşıyorum ve bu çağın tadını alabilmem için benim de bir adım atmam gerekiyor. Ayrıca kendimi hiç de zorlamadan günde on kez dinlediğim şarkılar da oluyor. Özellikle keşfedilmemiş, çok duyulmamış ama ışıl ışıl parlaması gereken müzisyenlerin müptelasıyım.

90’lar ve 2000’ler popun patlaması inkar edilemez bir gerçek. Youtube’da Demet Sağıroğlu Arnavut Kaldırımı şarkısı 71 milyon, Levent Yüksel Yeter ki Onursuz Olmasın Aşk 15 milyon, Oya Bora Sevme Zamanı şarkısı ise 24 milyon tıklanmış. Bunlar ciddi rakamlar ve bu konuda benim yalnız olmadığımı gösteriyor.

Ne diyelim o zaman, bu şarkılarda benim gibi hisseden herkese selam olsun. O dönemleri özlemle anıp, bugünü ve geleceği kucaklıyorum. 🙂

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version