Dünya Kötülüklerle Dolu Bir Gezegen mi

Nuran Erez Turan 28 Görüntüleme Yorum ekle
7 Dak. Okuma

Sadizm, bir yıkımı seyretmekten zevk almaktır ve yıkımların en acısı da insanoğlunun ölümüdür.
(Georges Bataille)

İnsanların zaafları vardır. Bu zaaflar insanı insanlıktan çıkarır. Ve sufli bir hayata acımasızca sürükler.

Mesela hırçın, huysuz ve kıskançlık hastalığına yakalananları, entrika çevirmeye yöneltir. Bu entrikalar, önce bireyi, sonra aileyi ve sosyal yaşamı felç ederek tüm dünyayı etkileyecek düzeye ulaşır.

Sosyal yaşam bunalımlı gergin, umutsuz, karamsar, bıkkın insanlardan meydana gelir… Neticesinde dünya da intiharlar artar, kimsesizlik, çaresizlik, sahipsizlik içinde kalan insan için, dünya hayatı, insanlık dışı bir yaşama dönüşür…

Sorumlusu kimdir? Hırslarından, tutkularından, kinlerinden vazgeçemeyen insanlar…

Aşırı “tutku “sahibi insan hastadır. Bu hastalık, insan ve cemiyet arasındaki dengeyi bozar. Aşırı dünyevileşmeyi beraberinde getirir.

Kadın ve erkek arasındaki gayrimeşru ilişkilerin tümü bir bakıma tutkunun dışa vurumu gibidir.

Tutku ve hırs insanın normal isteklerini abartmasına, her şeyi taparcasına sevmesine sebep olur. Dünya bu aşırı tutkulu ve hırslı insanların yüzünden büyük bir hastahane gibidir.

Her gün hastalık sebebiyle dünya da ölenlerin sayısı tahmini günde 140 bin, yılda 55-60 milyon civarıdır…

Dünyada hizmet veren sağlık kuruluşu sayısının ortalama 200-300 bin, sağlık çalışanlarının dünya nüfusunun 100’de 3’ünü, yani 105.0 milyona ulaştığı sanılmaktadır…

Her gün tahmini 100 milyondan fazla insanın herhangi bir hastalıktan dolayı doktorlara veya büyücülere, şifacılara yani alternatif tıpa başvurduğu sanılmaktadır ve bu nedenle dünya hastalıklarla, hastalığa sebep olan kötülüklerle de dolu bir yerdir.

Neden mi? Dünya üzerinde günde milyonlarca kötülük istatistik verilere göre işlenmektedir…

Fuhuş, iftira, adam kayırma, aldatma, israf, cinayet, tecavüz, işkence, intihar ve terör dolu bir dünyada fani olduğunu bile bile insan, kendine ve dünyaya en büyük zararı, öleceğini bile bile, tutkuyla hırslarının peşinden gitmek için vermektedir…

Hastalık ve kötülük insanlığı ve dünyayı saran iki temel olgudur.

İnsan bünyesine dışarıdan verilen her şey kötülük de dahil olmak üzere insana yabancıdır.

Fıtraten insan-ı kamil yaratılan insan, fiili olarak da insan-ı kamil olmak ister.

Ruhu ve bedeni arasındaki çatışmayı yönetemediği zamanlarda uyumsuzluk, huzursuzluk, tatminsizlik yaşar. Sabırla, merhametle hareket edemez olur. Hırsla, tutkuyla, hasetle çepeçevre kendi kendini kuşatır. Nezle virüsü gibi topluma kötü duygularını hislerini yayar…

İnsanın fiziksel sağlığını bozan iç hastalıkları olduğu gibi, toplumsal hastalıklar da toplumun sağlığını bozar.

HASTALIKLAR

Hastalıkları iki başlık altında toplamak mümkündür…

  1. Bireysel
  2. Toplumsal

İnsan hayatıyla ilgili hastalıklar ise üç kısıma ayrılır.

Fiziki (bedeni), ruhsal ve manevi hastalıklardır.

İç organlarla ilgili hastalıklar fiziki hastalıktır.

Depresyon, takıntı, histeri, sanrı, cinnet, delilik, hafıza kaybı, panik atak, vehim gibi hastalıklar ruhi hastalıklardır.

Huy ve inançla alakalı olan yalan, kibir, hayasızlık, dedikodu, ihtiras, bencillik, zevk düşkünlüğü, cimrilik, acımasızlık ve inançsızlık da, insanlık aleminin en önemli ahlaki sapmalarıdır.

Hasta kalplerin zulümleri, en kötü acıları, haksızlık ve adaletsizlikleri insanlara ahlaki sapmalarından dolayı yaşatmaktadırlar.

Mesela haset sahibi kıskanç bir insan, kendini esir almış hırsla (siyasi/mesleki) birçok insanın hayatını karartabilmektedir.

İnsanların hastalık olarak görmediği (haset, hırs, tutku v.b.) topluma sirayet eden hastalıklar, fiziki hastalıklardan çok daha tehlikeli ve korkunç sonuçları olan hastalıklardır.

İnsanın yaratılışına ters, her türlü ahlaki bozukluk, duygu ve düşünceden sapma mutlaka tedavi edilmelidir…

Bilindiği gibi tıp doktoru bedeni ve ruhi hastalıkları, peygamberler, din adamları, erdemli insanlar ve öğretmenler manevi hastalıkları tedavi etmek için çalışırlar.

Toplumda çürüme/yozlaşma/kokuşma meydana getiren hastalıklar, bireylerin zaaflarından doğan, büyüyen, gelişen toplumu saran yaralardır.

Dolandırıcılık, fuhuş, adam kayırma, uyuşturucu, haset, entrika, zulüm gibi toplumsal hastalıklar iyi veya kötüyü ayırt etmekten aciz insanların en büyük yanılgılarıdır.

Hastalıklı ham ruhlar akıllarını ihtirasla, hasetle, kinle çalıştırırlar. Ve çok büyük (marazlar) hastalık yaşarlar yaşatırlar.

Manevi hastalıkların fiziksel (bedeni) hastalıklardan çok daha fazla topluma zararı söz konusudur.

Dünya hastalıklı insanların ifrat/tefrit dengesizliği içinde huy, alışkanlık, tutku dolu aşırılıklarıyla çalkalanmaktadır.

İş ve aile yaşamın da kişilik bozukluğu/kötü mizaç ve huy sahibi insanların günden güne artmasıyla, çirkin huylar normalleşmektedir.

Toplumsal hastalıkların yayılmasının en önemli sebebi herkes yapıyor diye yapılmasıdır.

Farkında olunmalıdır ki iyiliklerde kötülüklerle de virüs gibi bulaşıcıdır.

Korunmak için mutlaka iyi düşünen ruhuyla kalbiyle insan olan insanlarla kurulu, kültür ve yaşam felsefesi yüksek bir çevre tercih edilmelidir…

İNSAN KENDİNİ KORUYABİLİYOR MU?

Sosyal medya veya toplumu yönetenler v.b. aracılığıyla post modern dünyanın kıskacı altında kalan insanın. Ruhu bedeni hırpalanmakta… Canı, malı, nesli, dini küresel güçlerin amaçları doğrultusunda şekillenmektedir…

Koşullu kabullendiği engel olamadığı her şey içinde, volkanik patlamaya hazır bir bomba gibi patlayacağı günü beklemekte, hasta bireylerin hasta ettiği toplumda, insan ister istemez suça meyilli, kendini koruması ise bilinçli farkındalık gerektirmektedir.

Hz. Adem’den (a.s.) günümüze değin, insan hem çok can yakan, hem de çok canı yanan bir şampiyon gibidir.

Fazlaca ihtiras, haddini aşan hırslar, iblisvari bencillikler, beyni yakan fikirler, yuvaları yıkan entrikalar, akıl almaz tuzaklar, sapkın inançlar insanlık tarihinin en önemli, en acımasız, en dramatik sonuçlarına sebeptir.

İnsan, Yaradandan geldiğini yine ona döneceğini içsel olarak bildiği halde, davranışlarıyla Tanrıya bir nevi muhaliftir.

İnsanlıktan uzaklaşan, her türlü değer yargısını hiçe sayan doğrulara yabancılaşan, yalnızlaşan, bencilleşen, aşkı abartan, kadını parayı fetişleştiren insanların bu karanlık yollarda, çeşitli suçlara bulaşmaları çok doğaldır.

Suç işleyen insanları tetikleyen iki temel duygu hırs ve şehvettir…

Para, mevki, kadın/erkek, hırs, ideolojik hırslar, lüks ve ben şehveti…

Suçun büyük bir günah olduğunu sadece anlamak hiçbir şey ifade etmez. Ondan tümüyle vazgeçmek gerekir…
(Dostoyevski)

Dünyada manevi bağışıklık sistemini kuvvetlendirmek için yapılan çalışmalar sonucunda başvuruları değerlendiren Dünya Sağlık Örgütü, insanın sağlığı için maneviyat gereklidir maddesini eklemiştir.

İnsan, Biyolojik Psikolojik Sosyal ve Manevi bir varlıktır.

İnsan biyopsikososyal ve manevi, bu dört unsurla birlikte sağlıklı bütün bir insandır.

Dünya psikolojik tedavide maneviyatı yeniden keşfetmektedir…

Dünyayı hastalıklarla dolu bir gezegene dönüştüren de insan, sağlığına kavuşturacak olan da insandır.

Hesaba çekilmeden, kendimizi hesaba çekmeyi ihmal etmesek ne güzel olur…

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Danışman
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version