Firavun’un İmanı

Müge Göncü 52 Görüntüleme 2 Yorum
3 Dak. Okuma

Mizacın değişmezliğini arka fona savaş yıllarını koyarak anlatır Firavun İmanı. Tarık Buğra bu eserinde savaş zamanında vatanını para, itibar için satıp zafer elde edildiğinde de herkesten çok vatansever kesilenleri anlatmak için yazmıştır.

Korkudan herkesin kafasının karışık olduğu, vicdan dinlemeye ve onunla hesaplaşmaya vaktin olmadığı zamanlardır savaş yılları. Tarık Buğra fırsatçıları şu sözlerle anlatır: “ Bir devlet kurulurken bir de batarken kolay zengin olunur… Ama bu gerçeği bulmak için insan ya büyük bir düşünce adamı yahut da namussuzun namussuzu olmalı. Birinciler çok az, ikinciler ise çileden çıkartacak, çıldırtacak kadar çok” İşte bu namussuzlardan biri de Ali Yusuf’tur. Yazarın Ali Yusuf gibiler üzerinden Firavun benzetmesi oldukça manidardır. Firavun, kendi zekâsından, kurnazlığından başka kuvvet tanımaz. Hz. Musa onu Allah yoluna çağırdığında alay eder, onu zindana atar, Musa’dan mucizeler göstermesini ister. Hz. Musa mucizeler gösterdikçe kendisinden daha güçlü bir varlığın olabileceğini kabul etmez. Hz. Musa kendisine inananlarla Kızıldeniz’i asasıyla ikiye bölerek geçerken Firavun da Musa’nın peşinden gider. Firavun ve adamları tam denizin ortasına geldiklerinde deniz eski haline döner. Firavun ve askerleri sulara gömülür. Ölümle karşı karşıya gelip kendinden büyük kudreti gördüğünde Firavun imana gelir, af diler ve Allah’a sığınır. Güç kimin tarafındaysa imanı ona göre şekillenen kulları anlatmak için yazarın kitabına Firavun İmanı adını vermesi oldukça önemlidir.

Eserde Ali Yusuf ve onun gibiler, çıkarları uğruna hareket edenler hep bir hesap peşindedirler. Ali Yusuf savaş zamanında kendi ülkesinin kazanamayacağını anladığında Ruslarla işbirliği yaparak onların ajanlığını yapar. Ülkemizle ilgili en gizli bilgileri onlara sızdırır. Ne zamanki ülkemizin savaşı kazanmaya yakın olduğunu anlar türlü hilelerle tarafını değiştirir. Vatanı satarken de en koyu vatansever olurken de tek derdi kendi kişisel çıkarlarıdır. Romanın önemli kahramanlarından olan Mehmet Akif Ersoy, Kırmızı Başlıklı Kız masalını dinledikten sonra kurdun kızı neden ilk gördüğünde yemediğini, kulübeye gidene dek neden beklediğini düşünür. “Kurdun da bir hesabı olmalı” diyerek Ali Yusuf gibilerin her zaman bir hesap peşinde olduğunun altını çizer.

İnsanın mizacı değişmeyen tek şeyidir. Akıl sadece onun emrindedir. Mizacın neye yatkınsa aklın da o yönde çalışır. Ne mutlu mizacı iyiye, sadakate, imana yatkın olana. Allah herkesi hesap zamanı gelip sıkıştığında imana gelenlerden, Firavun imanlılardan sakınsın…

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Akademisyen
2 Yorum
  • Elinize, emeğinize, yüreğinize sağlık.
    Kaleminiz kavi ve daim olsun. Kelimelerinize zeval, manalarına yokluk gelmesin. Çok güzel ve beğenerek okudum. ??

  • Güzel dilekleriniz ve düşünceleriniz için çok teşekkürler.Beğenmenize çok sevindim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version